1804 yılında Sırplar tarafından başlatılan ilk isyan hareketinin arkasından diğer azınlıklar da süratle isyanlara başlamışlar ve 19. yüzyıl boyunca Osmanlı Devleti diğer sorunlarını arka plana atarak bu büyük sorunla meşgul olmak zorunda kalmıştır.
1829 yılında Yunanistan bağımsızlığını elde etmiş, 93 harbinden sonra imzalanan Berlin antlaşması ile de Balkanların büyük bölümü elimizden çıkmıştı. Sırbistan, Karadağ ve Romanya da bağımsız oldu. Bulgaristan üçe bölündü ve bir kısmı şeklen Osmanlıya bağlı kaldı.
Tüm azınlıklar isyanlarının sonucunda bağımsız birer devlet haline gelince Ermenilere de yabancı telkinler yapılmaya başlandı. Onların da isyan edip bağımsız devlet olmaları salık verildi. Ne var ki Ermenilerin durumu onlara benzemiyordu. Çünkü Ermenistan diyebileceğiniz, Ermenilerin çoğunlukta olduğu bir bölge yoktu. Daha da önemlisi Osmanlı Devleti hiçbir azınlığa sağlamadığı imtiyazları Ermenilere sağlamıştı. Yaşam standartları yüksekti. Osmanlılar Müslüman olmayanları memur yapmadığı halde adeta Ermenileri bu kuraldan muaf tutmuştu. Yaklaşık 700 yıldır gelişen ve kaynaşan bir dostluk köprüsü kurulmuştu.
Bu yüzden Ermenileri isyana ikna etmek kolay olamadı. "Herkes ayaklandı daha siz ne duruyorsunuz" diyenlere Ermenilerin büyük çoğunluğu şu cevabı veriyordu; "Osmanlı Devleti içerisinde her türlü huzurumuz ve konforumuz yerindedir. Her isteğimiz yerine getirilmektedir. Durduk yerde olmadık maceraların içine girip hazır ki rahatımızı bozmanın alemi nedir?" Bu düşünceler yüzünden Ermenileri topyekun isyana başlatmak mümkün olmamıştır. Hatta tüm azınlıklar isyana başlamışken Ermenilerin Osmanlı devletine bu sadık tavrı onlara "Millet-i Sadıka" isminin verilmesine yol açmıştır.
Ermenileri ayaklandırmayı ve kendi kontrollerinde bir Ermenistan oluşturmayı kafaya koymuş olan İngilizler ve Ruslar bu defa farklı bir taktik uygulamaya karar verdiler. Ermeni gençlerinden komitalar kurarak bunların eline silah verip Türk ve Kürt köylerine baskınlar yaptırdılar. Kısa zamanda Türkler ve Kürtlerde mukabelede bulundu. Aradan bir sene geçmeden Ermenilerle aramız akan davası girdi ve Ermeniler diğer azınlıklıklara rahmet okutacak türden katliamlara ve vahşetlere başladılar.
Bu küçük komitaların küçük köylere düzenlediği küçük baskınlar zaman içerisinde öyle büyük sorunlara sebep odu ki üzerinden geçen 150 seneye rağmen hala başımızı ağrıtmaya devam ediyor. Buna kelebek etkisi deniyor. Yani Florida'da bir kelebeğin kanat çırpmasıyla oluşacak küçücük bir dalga büyük okyanusta büyüyerek Japonya kıyılarında dev kasırgalara dönüşebilir.
Bugün basit görülen bir gelişme ilerisi için planlanan büyük olayların ilk adımları olabilir. Batılı Güçlerin Ermenileri bu noktaya nasıl getirdiğini biraz aşağıda anlatacağım ama buna günümüzden bir benzerliğe dikkat çektikten sonra devam edeceğim.
Bin yıldır kardeşçe yaşayan ve din kardeşi olan Türkler ile Kürtlerin arasını açıp onları birbirine düşman etmek için de benzer yöntemler kullanıldı. Kandırılmış Kürt gençleri ellerine silah verilip gruplar halinde dağlara çıkartıldı. Türk askerine, polisine saldırtıldı. Türklerin evlerine şehit cenazeleri geldiğinde aynı merkezler bu plana işlerlik kazandırmak için intikam yeminleri ettirildi. Kürtlerden ölenler de o tarafı bileyledi. 1979 yılında başlayan bu süreç ne gariptir ki 12 Eylül darbesinin gölgesinde serpildi.
Yakın zamana kadar bu kanlı kavganın ülkeyi bölünmenin eşiğine getirdiği düşünülüyordu. Devlet son zamanlarda rasyonel adımlar atarak bu iki kardeş millet arasında oynanmak istenen hain oyunu bozdu. Türk – Kürt kavgasının iki tarafı da tüketeceğini ve bu kavga sürdüğü sürece tarafların gerçek sorunlarıyla ve doğru hedeflere doğru yürüyemeyeceği biliniyordu. Burada bu oyunun senaryosunu yazanlar bazı Kürt gençlerine terör rolünü biçerken bazı Türk gençlerine de aradaki düşmanlığı körüklemek, onların Kürtçüğüne haklılık kazandıracak boyutlarda Türkçülük ve ırkçılık yapma rolü vermişti. Bu oyunda kullanılan Türk gençlerinin bir vazifesi daha vardı, şehit cenazelerini istismar etmek ve bunu üzerinden yangına körükle gitmek.
Konu buraya gelmişken bir konuyu daha hatırlatıp asıl konumuza öyle dönelim. İleride bahsedeceğiz. Ermeniler 1915 olaylarının intikamını alacağız diyerek Asala adında bir terör örgütü kurmuşlardı. Bu örgüt 1983'e kadar faaliyetlerine devan etti bu tarihten sonra PKK'nın içine girerek kendisini gözden kaybetti
Maraş Pusula Haber - www.maraspusula.com / Şevki Karabekiroğlu