Mutluluk nasıl anlatılır ki
Acı nasıl anlatılır
Sevmek, nefret etmek
Özlemek nasıl anlatılır
Peki sen
Sen nasıl anlatılırsın?
Dizelerin diliyle anlatmak gerek bazen mevzuları. Şiirlerin diliyle konuşmak. Mısralarla düşünüp şiirlerle dile gelmek. Çünkü başka türlü duyulmuyor duyguların sesi. Anlaşılmıyor. Ancak şiirde kendini buluyor ifadeler. Rengi, kokusu yok ki duyguların. Beş duyu organı yetersiz kalıyor maalesef duyguları ifade etmekte. Tutmak istesen, elinde değil yüreğinde kalıyor her bir parçası. Ne koparıp atabiliyorsun parçaları, ne de bütünleştirebiliyorsun. Paramparça yaşayıp gidiyorsun ağrı-sızı içinde.
Görmek istesen tek düze gri bir renk beliriyor göz çevrelerinde. Gri bir gözlük takmış oluyorsun. Hayatta hiçbir şeyin rengini göremiyorsun ondan başka. Çünkü ondan başka herkes yok olmuştur gözünde. Her şey onun rengine bezenir ister istemez. Ancak sen dünyayı onunla gördüğünü bilmez, kainat öyle zannedersin. Çünkü ve yine ahmaktır aşık. Dünya rengarenktir ama o gri zanneder. Fark etmez maşuğun aslında her şeyi olduğunu. Yavaş yavaş süzülür benliğine ama o fark etmez. Şairin dediği gibi 'İçten kuşatılmıştır gönül kalesi.' Tıpkı Fatih Sultan gibi. Ama o yine de bilmez.
İşte bir kez yakalandın mı o işgal girişimine, ne donanma ne kılıç-kalkan fayda vermez. Fatih Sultan gibi havan topu icat etsen ne yazar? Alim, bilgin, mucit olsan neye yarar? Yüreğini bu dertten kurtaracak çareyi bulamadıktan sonra. Hiçbir savaş malzemesi işe yaramaz. Aklının ölümüne fermanı verip yüreğine yepyeni bir hayat bahsedersin.
Yeni bir hayat bahşedersin kendine ancak öldüğünü zannedersin. Öldüğünü zannettikçe yaşar, yaşadıkça can çekişirsin. Son nefese gelip bir türlü ecele selam veremezsin. Azraille bile dalga geçersin. Ne teşbihi ne de benzetmesi vardır duyguların.. Lügat, edebiyat yetersiz kalır idrak etmekte. Kıvranır durursun kısır döngüler içinde. Tarif etmek istersin ama kelime bulamazsın ana dilinde. Yürek diliyle konuşmak istersin ancak o lisanı bilen olmaz. Anlaşamazsın kimseyle. Çünkü her yüreğin ana dili başka başkadır. Ve hiç biri, bir diğerini anlayacak durumda değildir.
Dua ettiğim dudaklarımdaki, semaya açılan avuçlarımdaki, kainatı gri gören gözlerimdeki lisanı anlamaya çalıştığımda.... Ve mısralarda şiir lisanını öğrendiğimde düşünmeye başladım ruhumdaki lezzetin adını.
Şu sıralar 'Aşkın tadı neye benzer?' diye düşünüyorum derviş.
'Acı bir lezzet' geldiğini fark ediyorum düşünürken yürek yerimden. Aşkın tadı acıya benziyormuş be derviş. Ancak dilini değil taa içerlerden yüreğini yakıyormuş.