Bölgesel ve Küresel güçler aralarında Psikolojik ve Sosyolojik savaş devam ederken, taşeron diye isimlendirilen Libya, Suriye, Irak, Yemen, Somali ve Afganistan’da Psikolojik Savaş acımasızca devam ederken, Sosyolojik Savaşın başarıya ulaşmasına zemin hazırlamaktadır. 15 Temmuz Askeri Darbe girişimi Sosyolojik amaçlı bir harekettir. Amaç Türkiye’yi önce kamplaştırıp, sonra ayrıştırarak bölme hareketidir.
Türkiye üzerinden yürütülen şer ittifak merkezli psikolojik hareketle hedefine ulaşılmaya çalışılmaktadır. Bu nedenle aşağıda sunulan gerekçeler açısından yeniden değerlendirilmeye alınmalıdır, bunlar;
* NATO Tatbikatında Mustafa Kemal ve Erdoğan’ın düşman olarak gösterilmesi,
* 17-25 Aralık 2013 darbesinin küreselleştirilmesi ve ABD Newyork Güney Bölgesi
Mahkemesinin, Halkbank ile ilgili dava açması, Rıza Zarrab’ı ve Genel Müdür ve Genel
Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’yı tutuklaması, eski Genel Müdür Süleyman Aslan
İle eski ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan hakkında tutuklama kararı verilmesi. Rıza Zaarrab
İçin Türkiye’nin ABD’ye iki kez nota vermesi, daha sonra Rıza Zarrab’ın itirafçı olup,
Türkiye’yi suçlaması üzerine Türkiye’nin Rıza Zarrab’ı casuslukça suçlaması,
* Kılıçdaroğlu, Erdoğan ve Binali Yıldırım ailesinin ekonomik ilişkiler ile ilgili iddiaları,
*”Bağımsız Kürdistan Referandumunun” yapılması sonrasında meydana gelen olaylar ve
bunun Türkiye’ye yansıması dolaysıyla zihinsel karmaşaya neden olması,
*”İsrail-ABD ve-Suudi ittifakı”ve Suudi müftüsünün verdiği fetva nedeniyle Türkiye ve
Suudi arasında bir bunalım yaşanması söz konusu olabilir.
* Katar krizi v e Türkiye’yi yalnızlaştırma operasyonu,
* ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımlaması kararının, İngilizlerin Kudüsü işgal
ettiği tarihi olan 1917 yılının 100 yılına rastlaması tesadüf değildir ve Türkiye’nin tepkisi,
* Türkiye-İran-Rusya birlikte Suriye’nin geleceği ile ilgili yaptıkları görüşmeler,
* ABD-PYD-YPG-PKK-İŞİD ittifakı ve ABD’nin bu terör örgütlerine büyük miktarda silah ve
Mühimmat yardımı yapması, Sina’daki camiye yaptırılan saldırı,
Bunlar ve benzeri olaylar Türkiye üzerinde oynanan ve dozajı gittikçe artan psikoloji bir baskı uygulamasıdır. Bunun için sağlıklı bir bilgiye ve özel gayrete ihtiyaç vardır. Psikolojik Savaş kesintisiz bir mücadele şekli olup, günümüzde uygulanan yeni teknoloji ile yürütülmelidir. Bu şer güçler Türkiye’yi önlerinde diz çöktürüp parçalanmasını istemektedirler. Sosyal Medyada dolaşan yalan yanlış bilgilere itibar edilmemelidir. Türkiye’deki ilgili makamlar bu mesnetsiz bilgilerin halka ulaşması, öğrenilmesi, engellenmeli ve ona göre gerekli tedbirleri alınmalıdırlar.
Türkiye’yi yönetenler birlik ve beraberliği sağlayacak ortak bir dil kullanmalıdırlar. Şu anda İktidar ve Muhalefetin gitmiş olduğu yol külliyen yanlıştır. Kendi içimizde kalıcı bir konsessisü sağlamamız zorunludur. Devlet olarak ve bütün Müslümanlar olarak içimizi derinden yaralaya kutlu şehir KUDÜS’e karşı bütün şer güçleri birleştiler. Birkaç tepki var olduğu görünse de inandırıcı olmadan oldukça uzaktır. Peki, KUDÜS’ün bu duruma gelmesinde Türkiye olarak bizim payımız yokmu? Elbette var ve var olduğunu açıklamakta yarar var.
İsrail Cumhurbaşkanı ve ABD Cumhur Başkanının Mecliste konuşturulması ve ayakta alkışlanması, BOP’da anlaşma yapılması BOP nedeni ile İsrail’in etrafının boşaltılması, Mavi Marmara davası müzakerelerinde atılan imzalarda KUDÜS’ün İsrail’in başkenti olduğunun tescili, Mavi Marmara’nın 20 milyona satılması, Şer üssü olan incirlik üssünün Faaliyetine rıza gösterilmesi ki, 17 Temmuz darbe buradan yönetildi, teröristlere yardım buradan yapıldı. Yapılmaya da devam ediliyor kanısındayım. Siyonizm’in kurucusu teodor Herz’in kabrinin ziyaret edilmesi, ABD ve İsraillin stratejik ortak olduklarını akıldan çıkarılmaması gerektiğini,
ABD ve İngiltere başta olmak üzere bütün şer güçler silah zoruyla yenemeyeceklerini bildiklerinden, Müslümanları Ilımlı İslam adı altında İslam’dan uzaklaştırıp, kendi koydukları Yasaları kabul ettirdiler. Devletimiz, kendi inancımıza ve kültürümüze uymayan bu yasalarla idare ediliyor ve ettiriliyor. Dolaysıyla küfür tek Millet olup, görevlerini harfiyen yapıyorlar, yaptırıyorlar. Savaş kendi topraklarında değil Müslüman coğrafyasında cereyan ediyor. Hatta Müslümanları birbirlerine kırdırıyorlar. Dolaysıyla kendi silahlarını satmaya devam ediyorlar.
Sayın Cumhurbaşkanı tarafından Olağanüstü toplanan İslam İş Birliği Teşkilatı (İİT), katılması gereken bütün üyeler davet edildi. Yaptırımlarda rol oynayabilecek devletlerden bir kısmı gelmedi. Dünyanın öbür ucunda olan Venezüella Devlet Başkanı katıldılar. Allah kendilerinden razı olsun. Askeri, Siyasi, Sosyal ve Ekonomi alanında maalesef gerçek anlamda bir yaptırım ortaya konulmadı.
Alınan karar ise Doğu Kudüs’ün Filistin’in Başkent olma kararı, Zaten Doğu Kudüs Kudüs’ün %16, Batı Kudüs ise Kudüs’ün %84’ünü teşkil etmektedir. Buda görülüyor ki İİT, Oryantistlerin yani batı güçlerinin, İsrail’in, ABD’nin oyununa gelmişlerdir. Dolaysıyla İİT Kudüs’ü kendi elleriyle ikiye bölüp, siyasi düşmana armağan etmiş olup, İslam Dünyası zavallı duruma düşmüştür. Netenyahu alınan karara sıcak bakmaktadır.
Sonuç bildirgesinde ise, iki kınama, bir davet etme, bir baltalama tespiti ve birde harekete geçirme taahhüdü var olduğu görünüyor. Ne yazık ki İİT toplantı halindeyken Müslüman ülkelerin savaş uçakları Yemeni bombalıyordu. Ölen İnsanlar, çocuklar ve Kudüs’ün durumu onları ilgilendirmiyordu. Saadet Partisinin Yenikapı’daki Mitingde Hamas Sözcüsü Ebu Zuhri; “Bundan sonra kimin hitabet gücüyle laf kalabalığıyla Filistin dostu olduğu kimide icraatı eylemleriyle gerçek dost olduğunu göreceğiz”dedi. Sonuç olarak Hz.Ömerin ve Selahattin Eyyubinin izinden gidecek, her türlü bedeli ödeyebilecek idareciler lazım.Kudüs bir bütündür ve bölünemez. Filistin Devletinin Başkentidir. VESSELAM…
Ahmet EMİROĞLU