Zamanın birinde diye başlıyor yine efsanemiz. Hiç insanın aklına gelir miydi? Bir kız düşünün çok güzel, göz alıcı bir yüzü var ama belden aşağısı yılan. Evet, doğru tahmin ettiniz. Şahmerandan bahsediyorum. O zamanlarda öyle bir yaratık varmış ki, bahsettiğim gibi belden aşağısı yılan belden yukarısı insanmış. Yılanların şahı olarak bilinirmiş.
O dönemde yaşayan Cemşab adında bir genç varmış. Bu gencin her derde deva yaptığı ilaçlar bulunmaktaymış. Yani bu da Lokman Hekimden başkası değilmiş.
Şahmeran’ın Tarsus da yaşadığı iddia edilir. Cemşab, yine ilaç için malzeme toplamaya giderken bir kuyunun içinde, ilaç yapımın kullanacağı otları görüyor. İçine eğilip otları toplamak isterken, kuyunun içine düşüyor. Kimse olmadığı için yanında, ne çıkabiliyor ne de sesini duyurabiliyor. Kuyunun içinde küçük bir yılan görüyor. İlk başta korksa da sonradan yılanın gittiği yolu takip ediyor. Küçük yılan taşların arasından rahatça geçebiliyor. Taşlara, eliyle vurduğunda sallandığını fark ediyor. İtekleyince yıkılıyor. Yıkılan yerden geçip ilerlemeye başlıyor. Önce büyük bir kuyruğa takılıyor gözü. Gözleri kuyruğu takip edince Şahmeran ile karşı karşıya geliyor. Şahmeran gülümseyerek onu karşılıyor. Ona korkmamasını, ondan zarar gelmeyeceğini söylüyor.
Cemşab etrafına bakıyor Şahmeran’ın çevresi büyüklü küçüklü değişik türden hiç görmediği yılanlarla çevrili. Şahmeran, hatta ona yeteneğini söylüyor. Şahmeran hangi bitkiye dokunursa, bitki dile gelip hangi derde deva ya da zehirli olup olmadığını söylüyor. Cemşab yani Lokman Hekim ‘in bu çok hoşuna gidiyor. Şahmeran ile birlikte arkadaş oluyorlar. Şahmeran arkadaşına bildiği tüm tıp bilgilerini öğretiyor.
Tabi bir süre sonra Cemşab çok sıkılıyor. Bu yetenekleriyle birilerine faydam olsun diye düşünüyor. Şahmeran ‘a bunu söylüyor. Gitme dese de Şahmeran Cemşab dinlemiyor onu. “Bu öğrendiklerimle birilerine faydam olsun” diye Şahmeran ‘ı ikna ediyor. İkna olan Şahmeran ona çıkış yolunu gösteriyor. Giderken onu durdurup “Sakın ama sakın hamama girme, eğer girersen sırtını görürler. Beni gören insanların sırtları pul pul olur” diye açıklama getiriyor. Cemşab arkadaşı ile vedalaşıp köyünün yolunu tutuyor.
Cemşab ‘ın uzun zamandır yok olduğunu bilen köylüler şaşırıyorlar. Acaba bu adam neredeydi de, nereden geliyor diye. Evine girip, öğrendiklerini hastalarına uyguluyor. Adını da bundan sonra alıyor. Lokman Hekim diye. Çünkü iyileştiremediği hasta olmuyor. Herkese kesin bir çare ile geliyor.
O sırada o ülkenin Kralı rahatsızlanıyor. Tüm ülkedeki, hekimleri doktorları çağırıyorlar. Kralın ancak Şahmeran diye bir varlığın iyileştirebileceğini söylüyorlar. Ama Şahmeran ‘ı nasıl bulacaklarını bilmiyorlar. Kralın uyanık veziri, tüm ülkedeki herkesi tek tek hamama sokup sırtına bakıyor. Biliyor ki Şahmeran’ı görenlerin sırtının pul pul olacağını. Cemşab ‘ı da alıyorlar. İlk başta nereye gittiğini bilmiyor. Ama durumu öğrenince oradan kaçmaya çalışıyor. Vezir bu durumu fark edip Cemşab ‘ın Şahmeran’ı gördüğünü öğreniyor. Ama söylettiremiyorlar, arkadaşına ihanet etmiyor.
Annesini getirip gözünün önüne, “ ya söylersin ya da anneni lime lime ederiz diyorlar” Cemşab ne kadar yalvarsa da dinlemiyorlar. O da mecbur söylemek zorunda kalıyor. Şahmeran ‘ın mağarasına iniyorlar askerler. Tüm yanındaki yılanları öldürüyorlar. Şahmeran ‘ı alıp Kralın hamamına götürüyorlar. O gece Cemşab Şahmeran ile görüşmek istiyor.
İhanet etmediğini, durumu ona anlatıyor. Hatta onu kaçırmaya bile çalışıyor. Ama askerler mani oluyor. Şahmeran ona “Etimden krala yedir, suyumu vezire içir. Başımın olduğu kazandaki suyu da sen iç diyor” Cemşab, hiç istemese de Veziri kandırıyor. Suyunu içerse, kralın o olacağını söylüyor. Şahmeran’ı hamama getiriyorlar. Üç parçaya bölüyorlar. Her çığlığında derler ki, hamamın duvarları çınlamış her yerden büyüklü küçüklü yılanlar ona yardım etmeye gelmiş. Hala Tarsus hamamında kan izleri olduğu söyleniyor.
Krala etini yediriyor. Vezire suyunu içiyor. Başının olduğu suyu da kendisi içiyor. Vezir oracıkta ölüyor. Kral iyileşiyor. Cemşab o zaman anlayamasa da ilme vakıf oluyor. Şahmeran ‘ın gücü ona geçiyor. Yürüdüğü zaman dokunduğu bitkiler onunla konuşuyorlar.
Lokman Hekim, ölümsüzlüğün sırrını bulmuştur. Onu da Berdan ırmağının üzerinden geçerken, yazdığı kağıt ırmağa düşer. Lokman Hekim çok üzülür. Yine ölümsüzlüğü bulur. Onu da denemek için bir ata içirir. At ‘ın şu anda bile yaşadığını söyleyenler olmuştur. Bolu dağlarında dört nala koşuyormuş. Yorulmadan hiç. İkinci kağıt da diğeriyle aynı kaderi paylaşıyor. Ölümsüzlüğü bulmasını istemiyor Yaradan.
Bu haftalık da bu kadar… Şahmeran ile Cemşab ‘ın dostluğu gibi dostluklarınızın olması dileğiyle. Esen kalın
Bana ulaşabileceğiniz adresler.
İnstagram:
Facebook:
Maraş Pusula Haber - www.maraspusula.com / Yazar, Selma Kahraman