Genel

Engelli Bireylerin Medyada Temsili Hassas Bir Konu

Abone Ol

‘’Engelli Bireyler İlkokul Çağından İtibaren Önemli Bir Mücadele İçine Giriyor’’

Engelli bireylerin medyadaki temsilini tüm yönleriyle değerlendiren Doç. Dr. Aybike Serttaş: ‘’UNICEF'e göre gelişmekte olan ülkelerdeki engelli çocukların yüzde 90'ından fazlası okula gidemiyor. Ülkemizde Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde kaynaştırma faaliyetleri yapılarak engelli çocukların okula ve topluma uyum problemini gidermek için yoğun çalışmalar gerçekleştiriliyor.  Ancak dünyanın her yerinde olduğu gibi engelli bireyler, ilköğretim çağından itibaren önemli bir mücadele içine giriyorlar. Engelli çocukların uyum sorunlarını aşmaları, çevrelerinde ve ailelerinde gerekli farkındalığın yaratılması için sadece MEB değil, başta medya olmak üzere pek çok farklı kurum ve kuruluşun iş birliği halinde olması gerek.’’ sözleriyle organize hareket etmenin engelli çocuklarla sağlıklı iletişim kurma noktasındaki etkisinin altını çizdi.

‘’Yanlış Temsiller Engelliler Yokmuş Gibi Davranılmasına Neden Olabilir’’

Medyadaki engelli imajının 1960’lı yıllardan itibaren ilgi çeken bir konu olduğunu ifade eden Doç. Dr. Aybike Serttaş, bu alanda çalışan önemli sosyologlardan biri olan Colin Barnes’ın “Engelli İmajı ve Medya Raporu” adlı çalışmasının önemine değindi. Engellilerin medyada temsilinin çeşitli stereotiplerle sınıflandırıldığını söyleyen Serttaş: ‘’Temsillerin aynı düşünsel modelde yoğunlaşması ve medyada sunulan profilleri daraltması ile ortaya çıkan stereotipler, bireylerin belirli bir grup hakkında sahip olduğu bilgiyi ifade eder. Stereotipler kişinin nesnel akıl yürütme ve yargılama kapasitesini engeller. Buna göre engelli bireyler medyada karşımıza acınası karakter, şeytani karakter, atmosfer yaratmak için kullanılan karakter, şiddet ve kabalık objesi karakter, süper kahraman, baş düşman, çevresine yük olan karakter ve cinsel olarak anormal olan karakter olarak çıkmaktadır. Medyadaki yanlış temsiller, toplumun engelli yetişkinler ve engelli çocuklar yokmuş gibi davranmasına neden olabilir. Bu tarz yanlış temsillerin; okullardaki, iş yaşamındaki, toplu taşıma araçlarındaki ve benzeri kamusal alandaki etkilerine dair pek çok örneği maalesef görüyoruz.’’ sözleriyle engelli bireylerin medyadaki temsilinin sosyal hayatımıza etkisinin önemine vurgu yaptı.

‘’Çocukların Medya ve Medya Okuryazarlığı Eğitimi Almaları Gerekiyor’’

Çocuk Hakları Sözleşmesinin 17. maddesine göre medyanın üstüne düşen görevin çocukların ifade özgürlüklerini kullanabilmeleri ve toplumsal yaşama katılmalarını sağlayan bir araç olmak olduğunu belirten Doç. Dr. Aybike Serttaş: ‘’Tüm bireyler için geçerli olan dil, din, ırk, sınıf ve cinsiyete vurgu yapan dil kullanılmaması gerekliliği çocuklar için üretilen içeriklerde çok daha önemli bir noktada yer alıyor. Haber çalışmalarında çocukların mahremiyet hakkına, görüşlerini ifade etme hakkına, kendilerini ilgilendiren konularda katılımda bulunma hakkına ve potansiyel de olsa, zarardan ve cezadan korunma hakkına özel özen gösterilmeli. Bununla birlikte çocukların medya ve medya okuryazarlığı eğitimi almaları da gerekiyor.’’ sözleriyle her çocuğun yüksek yararının korunması gerektiğine dikkat çekti.

‘’Medya Yanlış Toplumsal Algılar Üretmekten Kaçınmalı’’

Engelli bireylerin medyada doğru temsilinin çok hassas bir konu olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Aybike Serttaş: ‘’Medya, engelli çocuklar veya yetişkinler ile ilgili konuları aktarırken yanlış mitler ve toplumsal algılar üretmekten kaçınmalı. Bu noktada medya tarafından üretilen en sorunlu mitlerden biri; toplum içinde çok fazla engelli olmadığı için engellilik konusunun bir sorun olmadığı düşüncesi. Bununla birlikte tırnak içinde ‘’Engelli bireylerin iş yerlerinin beklediği performans standartlarını karşılayamama endişesinin onları bir istihdam riski haline getirdiği’’ algısını ortadan kaldırmalıyız. Engelli kişilerin istihdamda olma olasılığı engelli olmayan kişilere göre daha düşüktür miti ortadan kaldırıldığında, engelli bireylerin iş alanındaki son derece verimli çalışmaları daha net olarak gözükebilecektir. Bu noktada engelli vatandaşların erişilebilirliğinin sadece rampalar, tekerlekli sandalyeler ve sıhhi tesislerle ilgili olmadığını unutmamız gerekiyor.’’ dedi.