Hainlerle Ne Yapmalı?

Abone Ol

Hain doğulmaz, olunur. Bu millet, dünya milletleri içerisinde hain sayısı en az olan bir millet iken bu hale nasıl geldi? Onbinlerce hainden bahsediyoruz.

Her şeyden önce bir proje kapsamında, gençler çok küçük yaşlarda sahaya alındı ve uzun yıllar beyniyle, kalbiyle, bedeniyle eğitimden geçirildi. Öyle bir eğitimden geçirildi ki; sadece vatanına değil; anne babasına, arkadaşlarına, akrabalarına, amirlerine ve tüm çevresine soğuk bakmaya başladı. Çünkü bu eğitimde kendisine yüklenen vatan, millet, devlet, iman anlayışı çok farklıydı. Artık onun için Afrika'da açılan bir okul, memleketinden, anne babasından daha önemliydi, bir başka eğitimden geçen genç için de, ırkının haklarını aramak amacıyla dağlara çıkmak ve katliam yapmak gerekiyordu. Projeye girmeyen gençler ise, sorumsuz, şuursuz ve kalitesiz yetişiyordu.

İnşallah olanlardan ders alıyoruz. Ancak bu ders alma; bizleri dini olan bütün kavramlara düşman etmemeli. Dinimizi, imanımızı, camimizi, hocamızı kullananların en büyük amaçlarından biri, bizleri dinimizden soğutmak idi. Dindar görünmekten, İslami savunmaktan utanır hale getirmekti. Sanki bir nebze başarılı oldular gibi. Nitekim İslam la arasına sürekli mesafe koyan ve kendisinin uzaydan geldiğini, dinle, imanla hiç alakasının olmadığını düşünen insanların varlığını görmek her an mümkün. Açığıyla, kapalısıyla, genciyle, yaşlısıyla, bankacısıyla, esnafıyla, askeriyle, polisiyle, öğrencisiyle, öğretmeniyle hepimiz Müslümansız ve Müslümanlığımızla gurur duyuyoruz. Hiç kimsenin Müslümanlığı diğerinden fazla ya da eksik değil. Bu konuda terazi, Allah’ın elinde. Kendimizi kandırmayalım ve işin kolayına kaçmayalım. İyi bir Müslüman olmak için ilim ehlinden faydalanmak var fakat beynini hiçbir yaratılmışa kiraya vermek yok. Yeni tuzaklardan kurtulmak için hiçbir insanın İslam da kutsallığının olmadığını aklımızdan çıkarmayacağız.

Akıl; çok büyük bir nimettir. Adamın paralel olduğunu şehirde bilmeyen yok. Açığa alınmış. Hâlâ; "bizim ne suçumuz var, gidip darbecilerden hesap sorsunlar, bunların hepsi bir oyun, cemaati tuzağa düşürdüler." diyor. Fetö'nün başına toz kondurmuyor. Böylelerini açığa almak yetmez, tımarhaneye atmalı. Bunca olaydan sonra, darbeyi iktidarın senaryosu olarak görecek kadar beyinsiz olan bu hainleri, hısım akraba ve arkadaşlarının da dışlaması, ihanetin bir bedelinin olduğunu belli etmesi gerekiyor. 

Bugün vatandaşın birinden duyduğum bir cümleyi paylaşmakta fayda görüyorum. Çünkü bu türden cümlelerin yayılmasını kasıtlı olarak isteyenler var. Cümle şu; "Ben Tayyib'e kızgınım, akrabalarımızdan hiç bir suçu olmayan bir polis vardı, onu da görevden almışlar. "

Fetö; öyle bir örgüt ki, onca katliamdan sonra masum görünmeyi ve halkı kendi safına çekmeyi bile deneyebiliyor. Ama halkımız o gece olanları daha unutmadı. Bütün kardeşlerimden istirhamım; Fetö'ye göbek bağı devam eden bütün şahısların masum görünümlerine aldanmamaları. Yeter ki Pensilvenya'dan talimat alsınlar, hepsi aynı şekilde hareket ederler ve gözleri hiç bir şey görmez. Ayrıca bunların gerçek yüzlerini tanımak mümkün değil. İnsanlar kendi evlatlarını bile tanıyamıyorlar. Bu sebeple devlete, istihbarata güvenmekte fayda var. Çok düşük de olsa, hata payı olabilir ama genel anlamda suçu olanları topluyorlar. Saklananları ve gerçek yüzünü göstermeyenleri tanıdığı halde şikâyet etmeyenler; Allah katında da toplum nezdinde de vebal altındadırlar.

Önemli bir konu daha….

PKK nın ya da diğer terör örgütlerinin sunduğu imkânların, paraların, güvencelerin, vaatlerin; Fetö'nün sunduğu imkânlardan, paralardan, güvencelerden, kadrolardan, vaatlerden ne farkı var? Bütün terör örgütleri, düşman ülkelerin ülkemizdeki maşaları değil mi? Bunların tamamına inananlar; bölücülerin, ülkemize zarar vermek isteyenlerin tuzağına düşmüş olmuyorlar mı? Artık bu topraklarda yaşayan herkes; devletine ve halkına güvenmeyi öğrenmeli. Maşaları desteklemekten ve onlara güvenmekten kurtulmalı ve ülkeyi bu pisliklerden arındırmak için gayret sarf etmeli. Ayrıca hükümetimizden beklentimiz; bütün maşalara gönül bağıyla bağlı olanları, destekleyenleri cezalandırma konusunda tereddüt göstermemesi ve ayırım yapmaması. Hain; PKK dan da olsa, Fetö'den de olsa aynıdır ve aynı cezayı hak ediyordur. Örneğin; birisinin tayinini çıkarırken, diğerinin görevine son vermek adalet anlayışına aykırıdır.