"İlacım derdine" diyen münafıklar üşüştü,
Tarümar gönlümün tamiri yine bana düştü.
Aradım, ancak nebide buldum sağlam uhuvvet,
Ne gam kaldı ruhumun derununda, ne de kasvet.
M.Ali

Kendimizle Tanışıyor muyuz?

Müslüman, kendi iç dünyasıyla yüzleşmekten çekinir hale geldi. Etkili bir vaaz, konuşma, yazı, program karşısında teslim olup içi kıpır kıpır hale gelirken, etkinin sıcaklığı kalktığı anda, sanki mü'min değilmiş gibi davranabiliyor. Çünkü gönlünde en büyük sevgiyi Allah'a ayırması gereken mü'min, aksine diğer bütün sevgileri gönlüne doldurup, Allah sevgisini dışarıda bıraktı. Bundan dolayı da iki yüzlü hale geldi. Bir yandan vazgeçemediği dini, bir yandan da para, makam, güç gibi vazgeçemediği istekleri arasında bocalarken, bu mücadeleyi nefsin istekleri kazanmaya başladı. Hem de bu istekler o kadar güçlendi ki, her biri adeta birer put haline geldi. Putların çoğaldığının kendisi de farkında. Fakat bu yanlışı itiraf etmekten, kendisiyle yüzleşmekten utanıyor. Ne putlarından ne de Allah'ından vazgeçebiliyor. 

Bu sebeple vakit, DİRİLİŞ vaktidir, gönüllerdeki putları yıkma vaktidir.

Hoşumuza giden sözcükleri duymak için değil, gerçekleri dinlemek ve kendimize çeki düzen vermek için, ara sıra birbirimize; " Ben nasıl biriyim? " sorusunu soralım. Ancak cevabın gerçekçi olmasını isteyelim ve kesinlikle alınganlık olmayacağını belli edelim. Sonrasında samimi olarak kendimizi hesaba çekelim. Unutmayalım, sınava girmeden önce deneme sınavı yapmakta fayda var.

O halde kendimize biraz daha yakından bakalım.

Şahsım başta olmak üzere, günümüz müslümanlarında beş büyük hata öne çıkıyor ve tamir edilmezse sevapları eritip yok edeceğinde şüphe yok;

1-) Niyet okuyuculuk; Daha önce islami hassasiyeti olmayanlarda görülen bu hastalık, şimdilerde islami camianın başının belası. Herkes birilerinin bir yerlerde bulunmasının, üye olmasının, yardım ve hizmet etmesinin, veya hayatındaki değişikliğin sebebini anlayabiliyor ve anladığını ispatlamak için de, çok rahat yorumlar yapabiliyor.

2-) Alınganlık; Hiç kimse burnundan kıl aldırmıyor ve en küçük bir eleştiriye dahi tahammül edemiyor. En ufak bahaneyle, anında tartışmalar ve ayrışmalar yaşanabiliyor. Sosyal medyada bunun örneklerini her an görmek mümkün. En basit eleştiride bile herkes; yaptığı hizmetlerden, kahramanlıklardan dem vurmaya başlıyor ve muhatabını haksız çıkarmaya çalışıyor. Sonuçta taraflar dargın olarak ayrılabiliyorlar. 

3-) Geçimsizlik; Çok büyük hizmetler yapan fedakar müslümanlar, kendi aralarında, çeşitli bahanelerle kardeşliğin tadını hissetmekten mahrum kalabiliyorlar. Kardeşliğin öne çıkması gereken yerlerde, öncelik hizmete verilince, muhabbet kısmının eksikliği kendini gösterebiliyor.

4-) Tembellik; Kendi yaptığı hizmetleri bahane edip, ortak yapılan hizmetlere devam etmeyenlerin çokluğu, topluca hareket edememe gibi bir zayıflık ortaya çıkarıyor ve zamanla soğumalara sebep oluyor. Bir de sohbetlere, toplantılara gereken önem verilmiyor, rehavet ağır basabiliyor.

5-) Öne çıkma ve meşhur olma sevdası. Sohbet ortamlarında, faaliyetlerde kendini övmeye ve göze görünmeye çalışma, samimiyete zarar veriyor. Ayrıca, konulara odaklanmaya ve isabetli kararlar almaya engel oluyor.
Rabbim, bütün hastalıklardan cümlemizi muhafaza etsin.

 

Yazarın www.maraspusula.com daki diğer yazıları.