Deprem sonrası yaşanan süreçte, Türkiye'nin birçok noktasından yardım tırlarıyla deprem bölgesine su gönderilirken, Merkezi Onikişubat ilçesi Tekir Mahallesinde olan Marsu'nun su üretim tesisinden vatandaşlara su dağıtımı yapılmadığı iddiasının ortaya atılmasıyla birlikte firmaya karşı çeşitli platformlar üzerinden tepkiler gösterildi.
Üretim tesisi depremde zarar gören ve yaklaşık 20 günlük tadilat sürecinin ardından faaliyete başlayabilen fabrikanın, deprem sürecinde yaptığı çalışmalar ve gösterilen tepkilerle ilgili olarak firma yöneticileri tarafından açıklama yapıldı.
Firma sahibi Mehmet Sait Kanbur, yaşanan depremde Mado'nun su fabrikasının depremde hasar aldığını ve kanallarından suların gittiği, kendilerinin her zaman MADO ve Marsu olarak sorumluluklarını bildiklerini, Kahramanmaraş'ın kendisinin her şeyi, canı, kanı olduğunu ve bunun için var olduğunu, deprem sürecinde depolarında bulunan suların hepsini dağıttıklarını söyledi.
Kaynaktaki suyun bir ay sonra çamur akmaya başladığını anlatan Kanbur, "Bize sen neredesin? diyorlar da, diğerlerine niye sen neredesin demiyorlar. Ya ben buradayım, bende mağdurum 60 tane şehidim var. Ben şehitlerime ağlıyorum. Adamlarım depremden dolayı gitmiş, dışardan çalışmak için işçi çağırıyorum ve iki kat maaş vereyim diyorum. Yatıracak yer yok, işçi sonra endişe ediyor burası deprem bölgesi diyor ama gitmesin diye ben işçilere iki kat maaş verdim konteyner verdim. Maraş’ın ekonomisinin tekrardan ayağa kaldırmamız lazımdı. İnsanlar yanlış anladılar. Algı operasyonu yapmaya çalıştılar, birbirimize sahip olmamız gerekiyor. Marsu benim senin değil, adı üstünden Maraş suyu Marsu markası senin marka Maraş'ın, o yüzden biz sorumluluğumuzu biliyoruz. Maraş bizim başımızın tacı, gönlümüzün ilacı." dedi.
Marsu Genel Müdürü Mehmet Buldum da, kış aylarında suyun fazla satılmadığını ve üretiminin de fazla yapılmadığını belirterek, şunları kaydetti:
"Biz o gün bizimle iletişime geçen Vali Yardımcımıza, bize araç gönderin suları verelim dedik. Deprem günü saat 16.00'da başlayan bu süreç 7 Şubat gece 04.00'e kadar sürdü ve o zamana kadar 12 tır su verdik. Ertesi gün biz toplam 18 tır su verdik. Bizim burada kimse durmuyordu. Elektrik yok, ısıtma yok. Bu yörenin insanları çalışanlarımız olduğu için birisine rica ediyoruz, geliyor burada tutanak tutuyor. Gelen aracın kimliği, plakası ve imza atılıyor. Bir tutanak ile biz bu suları verdik. Jandarma o zaman nereye yönlendirdiyse sular o bölgelere dağıtıldı. Giden tırcılar nerede su dağıttığını videoya sesli görüntülü çekiyor ve jandarmaya veriyor."
Yoldan geçen vatandaşlara bile su dağıttıklarını ifade eden Buldum, "Bir kimse diyemez ki, fabrikaya gittim de bir hafta 10 gün bana su vermediler diyemez. En az 3-4 tır suyu sadece yoldan geçenlere dağıttık. Bir adamın zaten alacağı 2 koli su 4 paket. 24-25 bin palet biz gelen gidene verdik. Depomuzdaki dağıtacağımız su bitince, biz üretime başlayamadık. Bizim üretime başlamamız mümkün değildi. Binaya girilip girilemeyeceğini bilemiyorduk. Çatlakları vs. görünce bekçi kulübesine giremedi insanlar. Biz 2. ve 3. günden sonra arkadaşlarımızı buraya davet ettik. Bizim bir şeyler yapmamız lazım, yapabileceğimiz en iyi şey su üretmek. Bu tür afetlerde hastalıklar yaygınlaşır, bizim su vermemiz lazım dedik." dedi.
Buldum, yaklaşık 20 günlük süreçte eksikleri giderdiklerini ve burada çalışanlara çadır kurup kalacak yer ayarladıktan sonra makinelerin tamir sürecine başladıklarını, yüzde 25-30 kapasiteyle üretime başlayabildiklerini aktararak, "Suyumuz bulanmıştı ve artçı oldukça tekrar bulanıyordu. Bulanık suyu şişeleme imkanımız yoktu. Biz yardım yapmadık değil, gücümüz ve imkanlarımız ölçüsünde elimizdeki suyu dağıttık. İmkanı üstünde kimse bir şey zaten yapamaz. Biz vicdanen rahatız." diye konuştu.