Medeniyetimizin satır başları -2-

Abone Ol

a.       Fatih Sultan Mehmed tıpkı İskender gibi ne yaptığını ve ne yapacağını çok iyi bilen ve bunun için çok önceden karar vermiş olan bir hükümdardı. Nasıl ki İskender meşhur doğu seferine çıkarken yeni bir medeniyet inşası için harekete geçtiğinin bilincindeyse, Fatih de İstanbul'u fethederken yeni bir medeniyetin doğumu için adım attığının farkındaydı. Nasıl ki İskender doğuya doğru hareket ederken batının ve doğunun uygarlık değerlerini buluşturmak, kaynaştırmak, faydalı yönlerini bir araya getirerek yeni ve büyük bir medeniyetin temelini atmak istemişse, Fatih'te İstanbul'u almaya çalışırken aynı noktadan hareket etmiştir.

Nasıl ki İskender yanına batının bilim adamlarını ve filozoflarını da alarak doğuya yürümüş ve aydınlar arasında bir diyalog geliştirerek yeni bir medeniyetin inkişafı için çaba harcamışsa, Fatih de doğunun ve batının aydınlarını İstanbul'da toplayarak bu iki farklı medeniyeti bir ortak paydada buluşturmak istemiştir.

Nitekim Fatih'in mevcut unvanları arasına Roma Çesarı'nı da ilave etmiş olması boşuna değildir. O artık doğunun ve batının hükümdarıdır. Onun eliyle farklı dünyalar tek merkez etrafında birleşmiş tüm insanlık, insanlığın ortak paydalarında buluşmuştur. Evrensel bir imparatorluk doğmuştur.

Bu yüzden Fatih'in İslami gerekçelerle gerçekleştirdiği fetih, insanlık ideallerinin gerçekleşmesini sağlamış, böylece İslami olanın aynı zamanda insani olduğunu da ispatlamıştır

Fatih Sultan Mehmed hep büyük düşünmüş büyük planlar yapmıştır. Kafasında tasarladığı projeler tüm dünyayı kuşatacak çaptadır. Ortaçağ sonlarında, o çağdan kalan ne varsa ortadan kaldırmak ve yeni bir çağı, yepyeni esaslar ve temeller üzerinde yükselmek arzusundadır.

 

3. Duraklama ve Gerileme Devri

 

b.      Fatih'ten sonra Osmanlı Devleti etkinlik alanını hızla genişletti. Gerçek hedefi batı dünyası idi ama bu hedefi gerçekleştirmek için öncelikle İslam dünyasında birliği sağlamak şarttı. Bu yüzden Yavuz döneminde İran ve Mısır üzerine seferler yapıldı. Mısır'daki Memluk Devletine son verildi. İran ise etkisizleştirildi. Bunun ardından kanuni zamanında batı seferleri başladı. Macaristan ve Orta Avrupa Osmanlı topraklarına katıldı. Şimdiki Macar Devlet Başkanın ifadesi ile eğer Osmanlılar Macaristan'ı 150 sene ellerinde tutmamış olsalardı belki de Macar kültürü silinip gitmişti. Osmanlının etnik ve dini kimliklere saygılı politikası sayesinde Macarlar kimliklerini muhafaza etmeyi başardılar.

c.       Yeniçağdan itibaren Avrupa'da reform, Rönesans hareketleri başladı. Buna paralel olarak coğrafi keşifler yapıldı. Bu süreç içerisinde Avrupa güçlendi. Osmanlı Devleti ise duraklama gerileme devirlerine girdi. Güç dengesi değişti. 1683 II. Viyana bozgun nu dönüm noktası oldu. Bu yenilginin ardından Avrupa Devletleri "Kutsal İttifak" kurdular ve 16 yıl boyunca Osmanlı Devleti ile savaştılar. Beş ayrı cephede savaşan Osmanlı Devleti yenildi ve Karlofça Antlaşmasını imzaladı. Epeyce bir toprak parçasını kaybetti.

d.      Temelinde sömürü ve maddiyat olan Batılılar kurmak istedikleri sömürge imparatorluğu önündeki en büyük engeli ortadan kaldırmak konusunda epeyce mesafe aldılar. Osmanlı Devleti varlığını ve gücünü koruduğu sürece dünyanın hiçbir yerinde haksızlığa ve sömürüye geçit vermezdi. Nitekim Avusturyalılara isyan eden Macarlara karşı Rusların giriştiği katliamdan canını kurtaran 3000 Macar soylusuna kapılarını açmış (1848)ve bunları hasımlarına teslim etmemek uğruna Rusya ile Kırım savaşını göze almıştır. (1853)

e.       Osmanlı Devleti etkisini kaybettikçe Emperyalist batı sömürge ağlarını genişletti. Osmanlı sadece emperyalist hedeflerin önünde bir engel değildi. Aynı zamanda asırlardır süren ve adına Şark Meselesi denilen ezeli bir hesaplaşmanın da tarafı idi. İşte bu hesaplaşmanın en kritik dönemeçlerinden birisini 93 harbi (1877-1878) teşkil etti. Bu savaşta Osmanlılar Ruslara karşı feci bir mağlubiyet yaşadılar. Ruslar bir yandan Erzurum'a diğer yandan İstanbul'a girdiler.

f.       Milliyetçilik akımları Osmanlı Devleti mahvetti. Devletin asli unsuru olan Türkler imparatorluk bünyesinde azınlık durumuna düştüler ve diğer milletlerin ayrılıp gitmesine engel olamadılar.

g.       Devlet yıkıldı gidiyor derken II. Abdülhamit ustalıklı siyasetlerle bu devlete yeniden can vermeyi ve onu 33 sene daha ayakta tutmayı başardı. Osmanlı Devleti ile hesabı olanlar 31 Mart olayını (1909) tezgahlayarak bu oyunun sonunda onu tahtından indirmeyi başardılar. II. Abdülhamit gittikten sonra devlet 9 yıl yaşayabildi. 1918 yılında Mondros Ateşkes Antlaşmasını imzalayıp fiili varlığını sona erdirdi.

 

Maraş Pusula Haber - www.maraspusula.com Şevki Karabekiroğlu