Suriye jeopolitik açıdan çok değerli bir coğrafyadır. Doğu ile batı arasındaki geçiş yollarının üzerindedir. Ayrıca kuzeyden güneye Asya’dan Afrika’ya giden yolların da geçiş noktasıdır. Yine transit geçişlerin can damarı olan Mısır ve Süveyş kanalını elde tutmak için Suriye’de söz sahibi olmak gerekir. Tarihte Napolyon Mısır’ı gelip ele geçirdiğinde Suriye olmadan Mısır’da tutunmanın mümkün olmadığını görmüş bu yüzden Suriye harekatına girişmiş ama Akka kalesi önlerinde Osmanlılara yenilip çekilmek zorunda kalmıştı. Suriye yenilgisi Napolyon’un Mısır’da da sonunu getirdi ve orayı da terk etmek zorunda kaldı.
İslam tarihine baktığımızda yine tüm dikkatlerin Suriye üzerinde olduğunu görürüz. Hz. Peygamber’in (s.a.v) son seferi Tebuk Suriye üzerine idi. Hz. Ebubekir zamanında Yermuk savaşı Suriye’de yapıldı ve Hz. Ömer zamanında da fethedildi.
Suriye’nin önemini en iyi ortaya koyan olay Muaviye’nin Emevi Devletini kurarken merkez olarak Suriye’yi seçmiş olmasıdır. İslam’ın geometrik şekilde büyüdüğü Emeviler zamanında bu fütuhatçı siyasetin merkezi Suriye olmuştur. Çünkü dünyanın şah damarı sayılan kritik noktaların merkezinde yer almaktadır.
Günümüze gelince…
Bir bölgenin transit geçiş güzergahı olması tarihin her döneminde orayı kıymetli kılar. Ne var ki bu kıymet petrolün keşfinden sonra katlanmıştır. Suriye’nin kendisi petrol bakımından zengin sayılmasa da Irak oldukça zengindir. Irak petrolünün açık pazarlara ulaşacağı en kestirme yol Suriye’dir. Bu yüzden Suriye’de kıran kırana bir kavga sürüyor.
Ümmet açısından Suriye’nin önemi şudur. İslam’ın ana omurgası Ehl-i sünnet anlayışıdır. Bu anlayışın siyasi ve kültürel merkezi hatta beyni Türkiye’dir. İran ve Irak hariç tutulursa geriye kalan tüm İslam coğrafyasında bu anlayış çoğunluktadır. İslam’ın başarısı Ehl-i sünnet birliğine bağlıdır. Bu birliğin sağlanması için de Türkiye ile geriye kalan İslam dünyası arasında doğrudan bir irtibat noktası olmalıdır. İşte bu irtibat noktası Suriye’dir. Çünkü Suriye’de nüfusun %80 i Sünni’dir.
Türkiye’nin son 10 yıl içerisinde İslam dünyasında giderek artan etkisi, Arap baharının ilk başlarında Libya, Tunus, Mısır ve Sudan ile kurulan iyi ilişkiler halkasına Suriye de eklenmiş olsaydı büyük bir sinerji ortaya çıkaracaktı. Bu tehlikeyi gören Batı dünyası 2011 den sonra düğmeye bastı. İlk başta Esed’i götürmeye kesin karlıyken bundan vazgeçtiler. Esed giderse demokrasi gelecek ve Suriye’deki Sünni çoğunluk iktidar olacaktı. Suriye’de tersine dönen rüzgar bir anda Mısır’da Mursi’yi, Tunus’ta Gannuşi’yi götürdü.
Şu an Suriye’de ümmetin geleceği tayin ediliyor. Bu savaşı mutlaka kazanmak ve Müslümanlar arasında bir güç birliği oluşturmak zorundayız. Bunu başaramadığımız takdirde bir yüz yıl daha manda rejimleri altında inlemeye devam ederiz.
Suriye savaşının ümmet olmak için nasıl bir katkısı var?
İslam’ın intişarından başlayarak 19. yüzyılın başlarına kadar İslam karşısında sürekli bir mağlubiyet yaşayan Hıristiyan batı dünyası bizi güçlü kılan en önemli faktörün birlik olduğunu fark etti. Yavuz Sultan Selim İslam’da ittihadı sağlamadan Batı’ya karşı başarının zor olduğunu gördü ve bu sebeple Mısır ve İran seferlerini yaptı. Bu suretle sağlanan güç birliği karşısında batı aciz kaldı. Bizimle mücadele edecekse ilk yapması gereken şeyin Müslümanlar arasındaki birliği bozmak olduğunu öğrendiler. Binlerce ajan salarak İslam’ın ana omurgası olan Ehl-i Sünnet anlayışına aykırı gördükleri her akımı desteklediler. Özellikle harici eğilimli, Vehhabi, Selefi ve Şii grupları destekleyerek ana omurganın çatlamasını sağladılar. Şu gün İslam dünyasında yaşanan dağınıklığın en önemli sebebi budur. Son zamanlarda DAİŞ’i el altından palazlandırıp onun eliyle İslam’a ve ehl-i sünnete en büyük darbeyi vurmayı tasarlıyorlar. DAİŞ’in peygamber türberini havaya uçurması Kabe’yi yıkacağız demesi İsrail’in en büyük hasmı sayılan Hamas’ı tehdit etmesi onlara verilen rolün mahiyeti hakkında fikir vermektedir.
Bu kadar çeşitlenmiş olan ve dindeki tali ayrılıkları esas mesele haline getirip birbiri ile uğraşmaya öncelik veren Müslüman gruplar gerçek düşmanlarını henüz keşfedemediler. Suriye’de küfre karşı omuz omuza savaşan bu farklı gruplar nihayetinde büyük düşman varken birbirimiz düşman görmenin yanlışlığını fark edecekler ve bu da ümmetin birliği yolunda çık önemli bir adım teşkil edecek. Burada bir İslam büyüğünün sözünü hatırlatmak isterim İslam’ı mahvedecek üç şey Zaruret, İftirak, ve cehalettir. İslam’ı ayağa kaldıracak üç şey ise ilim, ittihat ve gayrettir.
Maraş Pusula Haber - www.maraspusula.com / Şevki Karabekiroğlu