Malum yapının çok girift bir casusluk şebekesinin çok kritik bir noktasında görev yaptığına dair ortak bir kanaat oluştu toplumda…
Bunu nerede dile getirseniz hemen şu cevabı alıyorsunuz.
Ama Hocam bu cemaatin tabanında çok temiz insanlar var.
Çok temiz insanlar elbette olacak. Olacak ki casusluk faaliyetleri daha steril ve daha rahat bir ortamda gerçekleşsin.
Adam zaten Yezit gibi. Taban da öyle olsa onlara kim inanır.
Şimdi tarihten bir iki örnek vereceğim. Temiz adamları daha yakından tanıyacaksınız.
İngiliz Casus Hampler…1700 lü yıllar…
Hampler İngiltere de bir yetimhaneden alınır.
8 yaşında İstanbul’a getirilir. İngiliz konsolosluğu onu bir medreseye kaydettirir.
20 yaşında medreseyi bitirir. Aradan geçen 12 yıl içerisinde mutad olarak her ay bir kere İngiliz konsolosluğuna gelir ve talimat alır..
Medrese bitince onu Basra’ya gönderirler. Kendisini Iğdırlı Muhammed olarak tanıtır.
Basra da irtibat kuracağı kişileri bulur. Zamanla kaynaşır. Görür ki kendisi gibi adi Ahmet, Mahmut, Muhammed olan, sakallı sarıklı cübbeli yaklaşık 5 bin İngiliz ajan bölgede faaliyet göstermektedir. Bu adamlar beş vakit namazı camide kılmayı bırakın en zor namazlardan biri olan kuşluk namazını bile ihmal etmiyorlar. Halk nezdinde itibarları artsın diye her yola başvuruyorlar..
Kendilerine iki görev verilir. Birincisi Muhammed Abdulvehhap diye silik biri İslam dahilinde bazı yeni yorumlar getirmiş, Mezhebi ve tasavvufu reddetmiş bir şahsiyet var.
Bu adamı desteleyecekler. Tezlerini yayacaklar. Vehhabilik taraftarları çoğalınca da onları Osmanlı’ya karşı isyana teşvik edecekler.
İkinci işleri de Suud aşiretini Osmanlı’ya karşı ayaklandıracaklar.
Bu görev çerçevesinde bu ajanlar Arap aşiret reislerinin kızları ile evlenirler…Çoluk çocuğa karışırlar.
İngiliz İstihbaratının istihdam ettiği fahişeler de var. Birinin adı Safiye. Onun görevi halis gördükleri Müslümanları ifsad edip yoldan çıkarmak ve haramın lezzetini dimağlarına tattırmak. Muhammed Abdulvehhap ile de yakından ilgilenmiş…
…………..
Neyse…
Hampler bu işleri başarıyor. 15 sene uğraşıyor. Terfi ediyor ve Sömürgeler bakanlığına geliyor.
Bakanlık müsteşarı ona Bakanlığı dolaştırıyor.
Bir yere geliyorlar. Hampler şaşkınlıklar içinde kalıyor.
“Bunlar da ne?” demekten kendisini alamıyor.
Müsteşar şaşkınlığını görünce hemen atılıyor ve diyor ki
“Merak etme bunlar asılları değil kopyaları.”
“nasıl yani” diyor Hampler.
Müsteşar tek tek tarif ediyor. Şu Padişah, Şu sadrazam, şu Şeyhül İslam vs. vs.
Gördüklerine inanamıyor. “Bunlar ne için” diye soruyor.
Adam anlatıyor.
“Burada gördüklerinin her biri asıllarının yanında yıllarca kalmış insanlar. Mesela Padişah olan Osmanlı padişahının hizmetinde 20 yıl çalışmıştır. Padişah nasıl oturur nasıl kalkar nasıl davranır, ne tür olaylara ne tür tepkiler verir bilir. Biz Osmanlı ile ilgili bir siyaset uygulayacaksak bu siyasete Padişahın vereceği tepkiyi gelir bundan öğreniriz.”
Hampler bunu çok uçuk kaçık buluyor.
İstersen deneyebilirsin diyorlar.
Bakıyor. İçlerinden birini tanıyor. Basra kadısı. Yanına varıyor. Şunu soruyor;
“Efendim malum biz Şiiyiz Osmanlı Sünni. Bu durumda Şiilerin ayaklanıp ayrı bir devlet kurması gerekmez mi?
Basra kadısı sakalını sıvazlıyor. Epeyce düşünüyor, sonra ağzından tane tane şu sözler dökülüyor;
“Evladım her ne kadar onlar Sünni biz Şii isek de Müslüman olmak hasebiyle din kardeşiyiz. Kardeşin kardeşe kılıç çekmesi Şer’an bagıliktir. Caiz değildir.”
Hampler donup kalıyor. Çünkü aynı soruyu bu adamın aslına da sormuş kelimesi kelimesine aynı cevabı almıştır.
Meraklılar için söyleyeyim. “İngiliz casusun hatıraları” adıyla bu kitap yüzlerce defa basıldı.
Alıp okuyabilirsiniz.
Maraş Pusula Haber - www.maraspusula.com / Şevki Karabekiroğlu