Sevgili okurlar,
Kaç kişisiniz bilmiyorum, Tarih ilminde kendilerini çağın Heredotları ( Tarih İlminin Babası Kabul Edilir) görenlerin gazına gelmeyesiniz diye size bu yazıyı yazıyorum. Bazen anlatılanları, sosyal medyada paylaşılanları görünce “saçmalıklara” tarihle meşgul olan benim bile inanasım geliyor. Tabi anlatan şarlatana, yazan kalemşöre bakılınca, böyle insan olanın tüyleri diken diken oluyor. Ne yapalım, çağın hastalığı bu olsa gerek. AVM’de Siyer-i Nebi anlatan allame hocalar olunca, çağın Heredot’larına ses etmek yakışık almıyor.
Söze şöyle giriyorlar; “Yalan tarih, unutulan tarih, unutturulan tarih! …gibi hainler, bu milletin tarihini unutturmaya çalışıyorlar. Şurada şöyle oldu, burada böyle oldu.”
Ortaokul ya da lise yıllarından hatırlarsınız, tarih dersi monolog haline dönüşür dönüşmez ortam uyku ortamına döner. Velhasıl uyuklamalar, aksırıklar tıksırıklar artar. Şimdi hakikati anlatırsan bu durum aşağı yukarı 40 dakikada nihayete erer. Çünkü salonu ayakta tutmanız mümkün değil.
Peki ne yapmak lazım?
Kolayı var. İki hamaset kokan cümle salonun alkış tufanıyla kendine gelmesini sağlar. İki şeddeli yalan ifade, doğrulu önemli değil ne de olsa salondakiler bunu duymak istiyor, bir anda yumulmak üzere olan gözlerin şiddetli bir kaş çatmasına dönüşünü sağlar. İki hamle beşer dakikadan 10 dakikayı götürür. İnternette dolaşan birkaç tarihi mekan fotoğrafı yahut kimin yaptığı belli olmayan birkaç resmi de projeksiyon ile çevirdiğin vakit değme keyfime. Aynı yöntemle 3 şoklamayla aşağı yukarı program 1 buçuk saate ulaşır ve nihayete erer.
Bu arkadaşlar zaten her alanda uzman! Dini senden benden iyi bilirler. Siyaset mi? O hooo ellerine su dökecek kimse yok, yıllarını siyasete vermiş adamlara parmak ısırtırlar. Dünyayı idare eden gizli güçler bile, bu arkadaşlar kadar iyi komplo teorisi üretemezler.
Bir kısmının tarih formasyonu yok, ezberlemiş birkaç kitap üzerinde alame-i cihan. Bir kısmı hakikaten tarih okumuş fakat tarih ilminin en önemli özelliği olan “Tarihi olaylar, olayın yaşandığı günün şartları göz önünde bulundurularak objektif (tarafsız) olarak değerlendirilir, yeni bilgi ve belgelere göre tarihi bilgi değişebilir.) esasının öğretildiğinde ya okulda yoktu ya da şahsi beyanatlarını tarihi hakikat gibi milleti aldatmakta kullanmayı seviyor. Bazılarının isimlerinin önünde Doç. yahut Prof. ibareleri var. Elbette akademik camianın kıymetli hocalarını kastetmiyorum. Hocalarımızın ellerinden öperiz. Lakin bazıları var ki, kendileri alanın tek hakimi. Hatta tüm tarihin hakimidirler. Bizim gibileri böcek kadar bile görmezler. Uzun yıllar içinde, dipnot ve kaynakçaya boğdukları birkaç kitap yahut makale kaleme alırlar. Bunu halka izah etmek şöyle dursun, benim diyen tarihçiler okumakta ve anlamakta zorlanırlar.
Sevgili okuyucular;
Artık devir değişti. Cep telefonunuzdan bile rahatlıkla kütüphanelere ulaşabilir haldesiniz. Hiç olmadı internette, Diyanet İslam Ansiklopedisi var, ona bakın. Kendiniz ile ve tarihiniz ile alay ettirmeyin. Hemen her olayı siyasi bir malzemeye çevirmeye çalışanlara itimat etmeyin. Salya sümük içinde tarihten ders alınmaz. Bu gün tarihi hakikatleri devrin şartlarına, aslında kendi menfaatlerine, alacağı paraya göre yorumlayan sözde tarihçi, bir başka dönemde de başka şekilde yorumlar. Çünkü hep böyle oldu. Oysa kim ne yaparsa yapsın gerçekler mutlaka ortaya çıkar.
Bakın son zamanlarda tarih alanında konuşulanlar; Özellikle yakından uzaktan tarih ile alakası olmayanlar tarafından da sık sık dillendirilenler.
1-Halifelik
2-Lozan
3-Fatih Sultan Mehmed
4-Yavuz Sultan Selim
5-Kanuni Sultan Süleyman
6-Sultan II. Abdülhamid
7-Ertuğrul Gazi
8-Ermeni Meselesi
9-Çanakkale
10-Sarıkamış
11-Kut’ül Amare
Şöyle yapalım; bunları okuduk, dinledik ve diyelim ki dersler aldık.
Lozan’ın gizli maddesi hangisiymiş size söyleyen, belge gösteren biri çıktı mı?
Enver Paşa, Halil Kut Paşa, Fahrettin Paşa, Esat Paşa, Cevat Paşa, Şükrü Paşa, Süleyman Askeri ve Yakup Cemil gibi adını saymakla bitiremeyeceğimiz Osmanlı’nın son döneminde Sultan II. Abdülhamid Han’ın yaptırdığı okullarda eğitim görmüş, emrinde savaşmış paşaların gündemden düşürülmesinin tek ve yegane sebebi Kemalistler mi? Siyonistler mi? Diyelim ki öyle; elinize kalem alınca birilerini yermek, küfretmek yerine niye yazmayı düşünmediniz? El cevap: Konferans salonunu dolduranların yaraları var, kaşımak lazım. Hem onlar bir büyük siyasetçi çıkıp adlarını zikredene kadar, para etmezler.
Halifelik kaldırıldı ya neden kendini İslam devleti sayan en başta Suudi Arabistan olmak üzere Halifelik bizdedir diyemiyor? Yoksa bu makam TBMM uhdesinde mi?
Beni bilen bilir; İsmet İnönü’yü günahım kadar sevmem lakin bu günlerde şunu da söylemeden edemiyorum. “Adam olmasaymış bazıları yazacak bir şey bulamaz, anlatacak bir şeyleri olmazmış. Yatıp kalkıp adama dua etsinler.”
Ertuğrul Gazi’yi de eklersek 37 padişahımızdan neden sadece 5 ya da 6 tanesi anlatılır? Sultan I. Abdulhamit, Sultan II.Mahmut, Sultan III.Murat, Sultan II. Ahmet gibi 30 tane daha bizim padişahımız yok mu? Yoksa onlar padişah değil mi?
Karahanlılar, Gazneliler, Selçuklular, Harzemşahlar, Timurlular, Altınorda gibi devletlerimiz hiç mi olmadı? Bize tarihimiz yanlış mı öğretildi yoksa? Hunlulara, Göktürklere ve Uygulara düşmanlığımız Müslüman olmadıkları için ise eğer hatırlatayım İslamiyet henüz gelmemişti! Yaşantıları da devirlerine göre İslam’a en yakın inanç sistemiydi. Bu yüzden Türkler çok hızlı bir şekilde gönüllü olarak ( KILIÇ ZORUYLA FALAN DA DEĞİL) boylar halinde Müslüman olmuşlardır. Türkler dedim ya şimdi buna da bozulur bazı Heredotlar.
Sevgili okuyucular, rabbim sizleri safsatalardan, tarih talancılarından korusun inşallah. Söylemeyi unutuyordum az daha; dikkatli olun her an önünüze birinin kitabını çalmış, kitap yazdığını iddia eden, kitabımın kaynağı benim, diyen TARİHÇİ çıkabilir.
Yazarın, Yalan Söyleyen Tarihçi Utansın-2 yazıyı okumak için tıklayınız...
Yazarın www.maraspusula.com daki diğer yazıları.