İçinde bulunduğumuz bu durum içimizi kanatmaktadır. Dış kaynaklı istihbaratın Türkiye’de uygulanmaya sokulması büyük bir skandaldır. Verilen bu İstihbarat raporunda 40.000 kişi Türkiye’ye vatandaş bile olsalar sokulmama kararıdır. Bunun içerisinde İHH yardım vakfının başkanı Sayın Bülent Yıldırım ve yardımcısı Osman Atalay’da yer almaktadır. Mısırdaki İhvanı Müslim, Tunus’taki Nahda Hareketi ve Filistin’deki Hamas’ta bu listeye dâhildir. Her ne kadar İHH temsilcileri bu hatayı düzeltseler de binlerce Müslüman G89 terörist koduyla kodlanmış olan bu listede yer almaktadırlar.
Böylelikle davalarını savunan Gerek Türkiye’de ve gerekse diğer İslam Devletlerindeki Müslümanlar tamamen tecrit edilecekler, tabiri caizse yerinde etkisiz hale getirilmeleri kolay olacaktır. Türkiye olarak buna sessiz kalınmamız düşünülemez.1948’den beri yayılmacı politika güden İsrail’in eli kolaylaşacaktır. Buna fırsat vermek gaflet ve dalalettir.
Öte yandan teröre destek verenlere reva görünmeyen tepki Sayın Meclis Başkanımız İsmail KAHRAMAN’a verilmiştir. Geçmiş zamanda laiklik, Din Düşmanlığı ve dindarları sindirme Politikası olarak kullanıldı. Halen bu artçı dalgalar canlılığını korumaktadır. Eğer laiklik inanç özgürlüğü olarak tanımlanıyorlarsa, gerek Selçuklu ve gerekse Osmanlı en LAİK devletler idi. Bütün Dinler onlar sayesinde yaşıyorlar.
ABD Güvenlik Danışmanı Gondoleezza Rice imzasıyla The Washington Post Gazetesinde yayımlanan 7 Ağustos 2003 tarihli “Ortadoğu’yu Dönüştürmek” başlıklı makaledir. Ortadoğu’da 22 İslam Ülkesinin Ekonomik olarak geri kalmasına ve sınırlarının değiştirileceği ifade edilmektedir.
Halbuki 1071 Sultan Alparslan Bizans’la savaşırken, Kürtler, Anadolu’nun İslamlaşması için Sultana 10.000 askerle destek verdi.
Bu yüzyılın başlarında Musul’da toplanan Kürt Aşiretleri Osmanlı Padişahının ve İslam Halifesinin yanında yer aldılar ve SEVR anlaşmasını yırtarak çöpe attılar. Bunun üzerine Kürtlerle görüşmeye gelen İngiliz Valisine, Kürt Lideri Şeyh Mahmut El Berzenci elini bile uzatmadı ve “Müslümanların Halifesine savaş açan bir Ülkenin Valisinin eli necistir” dedi ve sıkmadı.
Sayın Davutoğlu’nun Başbakanlık görevinden ayrılması, başka bir ifadeye göre; alınması dolaysıyla 22 Mayısta olağanüstü kongre kararı alınmış, Genel Başkan adayı olarak Binali Yıldırım görevlendirilmiştir. Binalı Yıldırımı çok büyük acil görevler beklemektedir.
1- Güneydoğu ateş çemberi içerisinde, terör tüm Ülkede almış başını gidiyor.
2- Yatırım ve Üretim neredeyse durma noktasında; İşsizlik had safhada.
3- Ahlak ve manevi erozyon hızla yayılmaya devam ediyor, tüm çocukları, gençleri ve Aileleri tehdit etmektedir.
4- Emekliler ve asgari ücretliler, yerlerde paspas olmaya devam ediyor. Ne yazık ki kaşıkla verilenler kepçeyle alınıyor.
5- Basiretsiz dış politika, Türkiye’yi bölgede tam bir “Yalnız Adam” yaptı. Tüm komşularla sorun yaşamaktayız. Ben Sayın Binalı Yıldırımın yeni görevini tebrik ediyor,başarılar diliyorum.
Dolaysıyla içindi bulunduğumuz bu karmaşanın bertaraf edilmesi Adil bir Düzenin kurulması ile mümkündür. Bun un temsilcimside Saadet Partisidir. Sayın Rahmetli Hocam bize siyaset olarak 2 şey öğretti;
1- Türkiye’de 2 Parti olduğunu, biri Hakkı Temsil eden Saadet Partisi
2- Kuvveti Üstün Tutan Batı zihniyetli diğer partilerdir.
Yazarın www.maraspusula.com daki diğer yazıları.