DARÜŞŞİFALAR (ŞİFAHANELER)
‘’Şifahaneler; insanı yaşat ki devlet yaşasın. olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi’’anlayışının en güzel örneklerinden ‘dir. Şevkat abideleri şifa haneler;Darüşşifa,Şifa evi,Şifa kapısı,Sıhhat yurdu olarak isimlendirilir. Bunların en büyük özellikleri, sultanların ve devlet ileri gelenlerinin, işlek yol üzerine kurdukları hayır kurumları olmasıdır. Darüşşifaları kuranlar, bu amaçla güçlü vakıflar ’ da kurmuşlardır. Devlete yük olmandan, bu Şifahaneleri kendi kendilerine yeterli tutmaya çalışmışlardır.
Şifahaneler; hiç bir din, dil,ırk ayırımı yapmadan insanlığa hizmet etmişlerdir.
Avrupanın karanlık çaglarını yaşadığı dönemlerde hastalar şifahanelerde hiç bir bedel ödemeden en iyi şekilde tedavi olmuşlardır.
Bu gün ;Avrupada Pandemi salgını nedeni ile kaderlerine terk edilen yaşlılar ve hastalar ,hatırını soran , onlarla ilgilenen ,Müslüman komşularını ve Müslüman kuruluşlarını ,yardım yapma amacı ile yanlarında görmeleri ,onların İslam ‘a ilgilerini artırmıştır. Bu sayede İslam’a girenlerin sayısı her gecen gün artış göstermektedir.
DUA KUBBELERİ.(EKONOMİK VE SOSYAL HAYAT MERKEZLERİ)
Dua kubbeleri; Ahilik teşkilatının yaygın olduğu ilk dönemlerde ,Arastalarda,Bedestenlerde ve çarşı gibi ticaret merkezlerinde, çarşının en görkemli ve yüksek kısmında yer alır. Esnafın toplanıp karar aldığı,kararlardan haberdar olduğu,dükkanlarını açmada önce topluca duaların yapıldığı mekanlardır.
Buralarda çarşı esnafları tarafından ilmine güvenilen bir esnaf duacı olarak seçilir. Esnaflar sabah namazını camilerde kıldıktan sonra çarşının dua kubbesi altında toplanır. Duacı esnaf ; toplanan dukan sahiplerine doğruluk yemini ile beraber helal ve bereketli kazanç elde edilmesi için bereket duası eder. Her sabah dürüst çalışacağına,iyi mal üreteceğine ve ticarette hile yapmayacağına ilişkin yemin ederler. Dua yapıldıktan sonra esnaf amin der. Musafahalaşırlar. İş yerlerini bismillah diyerek acarlar.
Dua kubbeleri; çarşının işleyişi ve işlevinin düzenlendiği ,çarşı adına kararların alındığı ve duyurulduğu mekanlardır.
Esnaflar dan kubbe duasına katılmayanların bir sıkıntısının olup olmadığı soruşturulur. Katılanlarda, bir birlerinin hal ve hatırlarını sorulur. İşinde sıkıntısı olanlara nasıl yardımcı olunacağı istişare edilir.
Bu bağlamda; dua kubbeleri,ticaretin yanında insanların bir araya geldiği ,sorunlarını konuştuğu ,kararların alındığı ,duyurulduğu mekanlardır.
ÇARŞI UGURLULARI.(Engelliler).
Anadolu'da Ahilik teşkilatından kalma Bedestenlerin,Arastaların ve muhtelif çarşıların ve esnaflarının sahiplendiği en az bir engellisi vardır. Bunlar çarşıların ugurluları olarak kabul edilirler.
Çarşı esnafı hiç bir ücret almadan ,bu engellileri yedirir, içirir, giydirir ve himaye ederler. Onlar çarşı esnafı ile o kadar özdeşleşmişlerdir ki her gün aksatmadan esnafı tek tek ziyaret ederler. Haçlıklarını alırlar. Çarşı esnafı onların halini ve hatırını sorar, onları konuştururlar. Onlarla ;insani ve ahlaki çok güzel sohbetler ederler. Ufak tefek esnaflar arası gidecek eşyaları onlar vasıtası ile bir birlerine gönderirler.
Çarşı esnafları onlara Allah rızası için şefkat ve merhamet gösterirler. Onları himaye etmenin, onlara yardımda bulunmanın ,Allahın rızasına vesile olacağına inanırlar. İşlerinin iyi ,rızıklarının bereketli olacağına inanırlar. Huzur ve mutluluklarına vesile olacağı kanaatini taşırlar.
MİSAFİR PERVERLİK ( IŞIĞI YANAN EVLER).
Pratisyen hekim; Anadolu’da küçük bir belde sağlık ocağına atanır. Bekar ,çekingen biridir. . İlk gece beldede teren istasyonuna yakın bir eve misafir olur. Akşam yemeği yedikten sonra çaylar içilir. Sohbetler edilir. Üzerinde yol yorgunluğu, geldiği yeni yerin yabancılığı vardır. Ama insanları cana yakın, müşfik ve munis insanlardır. Zaman ilerler, ağır bir uyku kendisini içine çekmeye başlar. Ev sahibine de bir şey diyemez. Bir müddet geçer, yine bir hareket olmaz. Hacı teyzeye sıkılarak “Anneciğim sizin buralarda saat kaçta yatılır?” diye sorar. Hacı teyze de “ Evladım, treni bekliyoruz, az sonra tren gelecek onu bekliyoruz.” der. Merak eder sorar : “Trenden sizin bir yakınınız mı inecek?” Hacı teyze : “ Hayır yavrum, beklediğimiz trende bir yakınımız yok, ancak burası uzak bir yer, ola ki trenden buranın yabancısı birileri inebilir. Bu saatlerde buralarda ışığı yanan bir ev bulamazsa, sokakta kalır. Buraların yabancısı birileri geldiğinde “ışığı yanan bir ev” bulursa diye bekliyoruz.”der.
Anadolu da trenden inen yabancılar için ışığı yanan evler acaba yerinde duruyor mu? Yabancılar yün yataklarda bedenlerini ısıtan ve dinlendiren ışığı yanan evler buluyorlar mı? Acaba bir köpeğin önüne bir kap yemek bırakan kadınlar, kuşlara yuva yapan mimarlar, Sıhhat ve şifa kaynağı şifahaneler kuran vakıf sahibeleri ,doğruluk, dürüstlük ve helal kazan içi dua kubbeleri altında toplanan esnaflar,engelileri himaye eden, onları yedirip ,içiren ve giydiren esnaflar şimdi nerelerdeler?Bu güzel insanlar, bu güzel atlara binip gitmişler. Bizler atlarına binip giden güzel insanların sahip olduğu medeniyetin yetimleriyiz. Ey güzel yurdumun insanları! Ruhu saf ,aklıselim ,kalbiselim ,gönlü selim olarak bıraktığınız, şefkat medeniyeti yeni şekliyle hayat bulsun.