(Sultan II. Abdülhamid'in Sıradışı İstihbaratçısı Devecibaşı Ali Efendi'nin Amerika Maceraları)
Kıymetli dostlar, Osmanlı Devleti'ni, padişahlarını, devlet adamlarını, komutanları, bilgeleri ve muallimlerini cahillik ile, dünyadan habersiz olmak ve ilimsizlik ile, bilim üretememek, coğrafya bilmemek ile suçlayanların bir kısmı cehaletten ya da en hafif tabiriyle bilgisizlikten yanlış düşünmektedirler. Bir kısmı da maalesef hainliklerinden Türk İslam medeniyetine düşmanlıklarından iftira atmaktadırlar. Lakin belgeler, kaynaklar, doğruları yazan kitaplar Osmanlı'yı cahillikle suçlayanları yalanlayacak hakikatler ile doludur. Tam da bu noktada sizlere Osmanlı'dan Amerika'ya uzanan sıradışı bir ajanlık hikayesini anlatmak istiyorum. Tarihlerde kendisinden Hi Jolly, Osmanlı kovboyu ya da Hacı Ali diye bahsedilen gizemli ve derin kişilik Ali Efendi, Osmanlı Subayı ve istihbaratçısıdır. Önce Osmanlı İstihbaratı'nda Sultan Abdülmecid Hazretlerinin sonra da Sultan II. Abdülhamid Efendimiz Hazretlerinin namına Yıldız İstihbarat Teşkilatı'nda Amerika'da ölene kadar, sonsuz fedakarlıklar yaparak, vatanından ayrı bir şekilde ajanlık faaliyetlerinde bulunmuştur. Hatta kendisiyle ilgili "Amerika’da Bir Osmanlı Kovboyu” ismiyle gerçek hayat hikâyesinden esinlenerek yazılmış roman bile vardır. Kitabı da dergi ve televizyon programlarında metin yazarlığı yapan Eser Baykuş yazmıştır. Hacı Ali Efendi, Osmanlı zamanında sefir ve resmi devlet görevlilerini saymazsak Amerika'ya ilk ayak basan Müslüman kabul edilmektedir. Hacı Ali'nin ismini Amerikalılar telaffuzda zorlandığı için "Hi Jolly" olarak nam salmıştır. Kendisi aslında Osmanlı ordusunda subaydı ve ordunun hem deve terbiyecisi hemde deve birliğinin komutanlarındandı. Kıymetli dostlar, "Bir deve terbiyecisinin yeni dünyada ne işi vardı?" dediğinizi duyar gibiyim, hemen arz edeyim. Bir Osmanlı’nın Amerika'ya neden yolu düşsün? Hikâyemiz şöyle: ABD Savaş Bakanı Jefferson Davis, iki yıllık Meksika Savaşı (1846-1848) sonrası düzenin tekrar sağlanması ve askeri malzemelerin çöl ortamında rahatça taşınması için en uygun ulaşım aracının develer olduğuna kanaat getirmiştir. Bunun için ABD'nin Osmanlı Büyükelçisi aracılığı ile Padişah Abdülmecid Hazretlerine başvurmuştur. Sultanımız Abdülmecid'in oluru ve fazladan iki deve hediyesi ile ABD'ye dönecek Amerikalılar, develerin kullanımı ve bakımı için birisine ihtiyaç duymuşlardır. Bunun için sultan hazretlerine müracaat ettiler ve hünkar da bu talebi kabul etti çünkü Amerika'ya deve terbiyecisi sıfatıyla ajan gönderebilir böylece de "Yeni Dünya'dan" rahatlıkla istihbarat alabilirdi. Gizli bir name ile Hacı Ali'yi durumdan haberdar ederek görevlendirdi. Amerika'dan gelen heyet İstanbul'dan sonra İzmir'e uğrayarak Osmanlı ordusundan muvazzaf Hacı Ali'yi ve sekiz Osmanlı subayını da yanlarına aldılar. Osmanlı subayı teçhizatlar ve develer ile Teksas limanına gelen bu heyet, ABD'deki ilk deve birliğinin de temelini oluşturdu. Deveci Hacı Ali ise hem bu heyetin hemde yeni kurulan deve birliğinin liderliğine getirilmiştir. Bahsedildiği gibi Amerikalıların telaffuzda zorlanması sonucu adı Hi Jolly'e dönüşen Hacı Ali aldığı her türlü istihbaratı payitahta gönderiyordu. Sultan Abdülmecid'in vefatıyla birlikte Sultan Abdülaziz ve V. Murad Han zamanlarında da çalışmalarına Amerika'da devam etmiştir, 1880 yılında II. Abdülhamid'in emriyle Yıldız istihbarat Teşkilatı'na katılmış ve ABD vatandaşı olmuştur. Ayrıca yine sultan hazretlerinin emriyle 30 yıl boyunca Amerikan ordusunda subay olarak hizmet etmiştir ve ABD ordusundan aldığı bilgileri II. Abdülhamid'e yıllarca arz etmiştir. Hacı Ali Efendi, 1880'de kendisini tamamen gizlemek için Tucson'da (Arizona) Gertrude Serna'yla evlendi daha sonra da Arizona'daki Quartzsite kasabasına yerleşti. “Amelia” ve “Herminia” isimli iki de kız çocuğu olmuştur. 1899'da hayatta kalan develerini tekrar toplamak için Arizona'nın Ajo kasabasına gittiyse de hayalini gerçekleştirememiştir. Hacı Ali Efendi ömrünün son yıllarını Arizona’nın Quartzsite kasabasında şerif olarak geçirmiştir.
1902'de 73 yaşında vefat eden Hacı Ali, ölmeden önce birkaç devenin hala civar bölgelerde dolaştığına inanıyordu nitekim son vahşi deve 1946'da Arizona'da yakalandı. Son olarak görüldüğü iddia edilen vahşi deve Baja, California'da 1956'da rapor edildi. Hacı Ali'nin baktığı, Osmanlı topraklarından getirilen develerden biri de 1934'te Los Angeles'taki Garfield Hayvanat Bahçesi'nde 80 yaşında ölmüştür. Kıymetli dostlar, Hacı Ali Efendi'nin nerede doğduğu tam olarak bilinmiyor. Nerede doğduğu tam olarak bilinmeyen bu sıradışı adamın Ürdün, Suriye, Lübnan gibi yerlerden birinde dünyaya geldiğine dair muhtelif rivayetler var. Gizemli kişilik Hacı Ali Efendi'nin sizlere de arz etmek isterim ki başında olduğu deve birliği Teksas ve Kaliforniya arasında çok başarılı ring seferleri düzenler. Başlangıçta her şey güzel gitmektedir. Ta ki kongre, Hacı Ali'nin deve birliğini fonlamayı sonlandırana kadar. Özel bir bakım ve idare gerektiren deve birliği, ordudaki katırları ve atları korkutup kaçırdığı ve paniğe, keşmekeşe sebep olduğu bahanesi ile kongre tarafından iptal edilir. Tabii bu ilginç iptal gerekçesinin arkasında 1865'te biten Amerikan İç Savaşı'nın ve artan Osmanlı düşmanlığının da etkisi vardır. Deve birliği lağvedilse bile bu tecrübe Hacı Ali için eşi bulunmaz ve renkli bir tecrübeydi. İşine son verildiğini, develerinin satıldığını veya çöle salınıp elden çıkartıldığını gören Hacı Ali Efendi, hayatının en zor kararını verme noktasındadır: Ya ülkesine geri dönecek ve şanlı devletin kendisine verdiği görevi tamamlayamamış olacaktır ya da bu yabancı ülkede kalacak ve son nefesine kadar vazifesine devam edecektir. Hacı Ali Efendi Amerika'da kalmayı tercih eder ve yukarıda ki satırlarda da bahsettiğim üzere kendisini gizlemek için Tucson'da Gertrudis Serna ile evlenir. Develerle olan macerasını geride bırakırken, Amerikan çöllerinde deve birliği idare eden yetenekli ve eğlenceli bir karakter olarak efsanevi bir nam salmıştır. 1880'de Sultan II. Abdülhamid'in emriyle Philip Tedro ismini alarak Amerikan vatandaşı olmuştur. Hünkar Hazretlerinin emriyle de Amerikan ulaşım tren yolu ve maden alanlarında istihbarat toplamış ve payitahta ulaştırmıştır. Yaşamının son yıllarını Arizona'da geçirmiş ve şeriflik makamındayken 1902'de vefat etmiştir. Kıymetli dostlar, 1935 yılında Arizona valisi Benjamin Moeur, Hacı Ali için şehirde "Hi Jolly Anıtı" adıyla küçük bir anıt yaptırdı. Küçük bir piramidin üzerinde oturtulmuş bakır bir deveden oluşan anıt bugün Arizona'daki Quartzsite Mezarlığı'nda en sık ziyaret edilen yerlerden biridir. Dahası, her sene 10 Ocak'ta Hacı Ali/Hi Jolly adı ile kabrinin civarında yerel bir festival düzenlenmektedir. Hatta Hi Jolly isminde bir Osmanlı vatandaşının Amerika'nın güneybatısındaki maceralarını anlatan bir halk şarkısı dahi vardır. Kıymetli dostlar, ihmal edilen tarihimiz o kadar derin ve şanlıdır ki sadece tarihimizin izinden gitsek bile yüce Türk İslam medeniyetine atılan iftiraları çok rahat bir şekilde göğüsleyebiliriz. Bu manada sizlere şanlı tarihimizden örnekler de vermek istiyorum. 2007'de ilk Müslüman kongre temsilcisi Keith Ellison'un üzerine yemin ettiği Thomas Jefferson'un 1765'de satın aldığı Kur'an'dan tutun da Lew Wallace'ın Sultan Abdülhamid'in 1880-90'larda Ermeni soykırımı yaptığı iddialarını reddetmesine kadar önümüzde İslam ve Batı dünyası arasında "bizler ve onlar" çıkmazını aşmamıza imkan sağlayacak uzun ve ihmal edilmiş bir tarih durmaktadır. Osmanlı Istihbaratçısı, Deveci Birliği Lideri Hacı Ali'nin bu mütevazı fakat şanlı öyküsü bugün halk kültüründe şarkılarda, hikâyelerde, filmlerde özgüvenin, hayalperestliğin ve azmin bir emsali olarak varlığını sürdürüyor ve ülkeler hatta kıtalar arasında kültürel alışverişin çok yönlü yapısını ortaya çıkaran bir hikâye sunuyor insanlığa. Her şeyden önemlisi, bizlere, gerçek insan hikâyelerinin hiçbir zaman düşündüğümüz kadar sığ ve köşeli ya da işe yaramaz olmadığını her insanın bir alem olduğunu hatırlatıyor, ayrıca Osmanlı barışının değerini ve yüceliğini bildiriyor. Osmanlı burnunun ucunu göremezdi, coğrafya bilmezdi diyenlere de okkalı bir şamar atılmış oluyor. Yazımın sonlarına geldim lakin öneminden dolayı Hacı Ali'nin Amerika'da başardığı işlere de değinmek istiyorum. Hacı Ali'nin Amerika'dan Istanbul'a Gönderdiği İstihbarat Raporlarının Konuları:
1- Madenler, maden ocakları, trenler, raylar, ulaşım
2- ABD ordusunun teşkilat yapısı, silahlarının planları. Ayrıca iki çift tüfek kaçırarak payitahta yollamıştır.
3- ABD'nin madenlerden çıkardığı sonra da külçe haline getirdiği altınlardan 100 tanesini sıra dışı yollarla ve çeşitli zaman aralıklarında İstanbul'a göndermiştir.
4- Amerikan Savaş Bakanı Jefferson Davis'in, Ortadoğu ve Afrika ülkeleri hakkında ki raporlarının kopyalarını Yıldız İstihbarat Teşkilatı'na ulaştırmıştır.
Sevgili dostlar, Osmanlı Ordusu'nu deve kullandığı için gericilik, cahillik ve yobazlıkla suçlayanlara da konu ile ilgili olduğu için cevap vermek ve yazımı nihayete erdirmek istiyorum. Sahi Amerikalılar deve almaya neden karar vermişlerdi? Bu soruya vereceğim cevap Osmanlı'ya iftira atanlara okkalı bir tokat olacaktır. Kullanılan develerin bütün bu işler için en uygun hayvan olduğuna Amerikalı ordu mensupları uzun inceleme ve araştırmalar neticesinde karar vermişlerdir. Amerika’da var olmayan develeri ithal edebilmek için önce kongreden ödenek alınmış ve o senelerin teğmeni, sonraların çok meşhur amirali David Dixon Parker’in kumandasındaki “Supply”isimli gemiyle 1855’in 4 Haziran’ında araştırma yapmak üzere yola çıkılmıştır. Deve birliği programını, gemide bulunan Binbaşı Henry Wayne yürütecekti. Parker ve Wayne, önce İngiltere’ye uğrayıp Londra hayvanat bahçesindeki develeri incelediler. İngiliz meslektaşlarından develerin orduda kullanılmasının faydalı sonuçlar vereceği tavsiyesini alınca bu defa Türkiye’ye dümen kırıp Ekim’de İstanbul’a vardılar. Osmanlı Devleti ile Avrupalı müttefikleri o günlerde Kırım’da Rusya’ya karşı savaşmakta ve İngiliz birlikleri savaşta Hindistan’dan getirdikleri develeri kullanmaktaydı. Amerikalı subaylar gemilerini İstanbul’da bırakıp Kırım’a, çarpışmaların devam ettiği Balaklava’ya gidip savaş alanındaki develeri de incelediler ve işe yaradıklarını bizzat gördükten sonra İstanbul’a deve almak için döndüler. Sevgili dostlar, başta Hacı Ali Efendi ve tüm Osmanlı Türk İstihbaratı'nda kahramanca çarpışan, çalışan şanlı ecdadımızın ruhları şad, mekanları cennet olsun. Onlara layık olabilmek dileklerimle vesselam.