Kıymetli dostlar, Richard Dawkins'in insanların kafasını karıştıran kof kitabıyla ilgili çok fazla soru aldım. Maalesef "Tanrı Yanılgısı'nı" okuyanların kafası pek fazla karışmış durumda. Zannederim amaçlanan da buydu, yani insanları bunalıma itmek, kaosa çağırmaktı varılmak istenilen hedef. İleride "Tanrı Yanılgısı'nı" daha detaylı irdelemek ve Richard Dawkins'in haşa yaratıcı yoktur tezini çürütmek istiyorum. Lakin bu yazımda kitabın küçük bir paragrafına ama aslında en önemli iddiasına cevap vermek yerinde olacaktır diye düşünüyorum. Richard Dawkins diyor ki: "İnsanların öylesine geniş, öylesine esnek Tanrı görüşleri vardır ki her nereye bakarlarsa baksınlar Tanrıyı bulacaklarına hiç şüphe yoktur. Onlara sorduğunuzda, ‘Tanrı en büyüktür’ ya da ‘Tanrı bizim en üstün yaradılışlı halimizdir’ ya da ‘Tanrı kainattır’ diyeceklerdir. Eğer ‘Tanrı enerjidir’ demek isterseniz, onu bir avuç kömürün içinde de bulabilirsiniz. (Tanrı Yanılgısı/ Sayfa: 19)" Richard Dawkins, kitabının 19. sayfasında okurlarına kısaca demek istiyor ki "Yaratıcı diye bir şey yoktur. Kendinizi boşuna zorlamayın ve ona sakın bazı yakıştırmalar da bulunmayın." (Yazarın paragrafının alt metninde bendenizce şu mesaj var: Ona yakıştırmalar da bulunmayın ve tefekkür etmeyin ki hakikate kavuşmayın. Halbuki Allah sayısız ayetlerinde tefekkür etmeyi ve aklı kullanmayı emretmiştir.) Kıymetli dostlar, Hazret-i Allah sonsuz, sınırsızdır ve kudreti de ilmi de sonsuzdur. Yaptıklarının da yapacaklarının da asla sonu ve sınırı olmaz olamaz. Zaten Hud Suresi 56. ayet apaçık arz ettiğim hususun delilidir. Buyurulmuştur ki: "Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.)" Kıymetli dostlar, dikkatinizi mübarek kelamda ki şu ayete çekmek istiyorum "O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur." Yani her şey onun denetimindedir ve onun iznine tabidir. Bu cümleden şanlı tarihimize baktığımızda görmekteyiz ki arifler, hakîmler, filozoflar ve âlimler de Rabbimizin kuşatıcılığı, sonsuz sınırsız oluşuyla ilgili hakikatleri açıklamışlardır. İbn-i Sina, Hazret-i Allah'ın sonsuz sınırsız oluşu ve sonsuz kudreti hakkında buyurdu ki: "Kainat, İlâhı Varlık'tan tedricî olarak genişleme ve yayılma (Extantion) yoluyla meydana gelmiştir. Her şeyin ilk İlke'den suduru (taşması çıkması), her şey ancak O'nunla var olur anlamına gelir. ilk ilke'si Zorunlu Varlıktır. (Vacibu'l-Vücûd) kıymetli dostlar tamda bu nokta da yeri gelmişken Kur'an'da konu ile ilgili ayetlerden bir kısmına baktıktan sonra Arif hakîm ve alimlerin sözlerinden devam edelim. "Nereye dönerseniz dönün, ALLAH'ın Vechi oradadır... (Bakara Suresi-115)", "Allah, her şeyi kuşatıcıdır. (Nisa/126)", “Şüphesiz ki sen her şeye kadirsin. (Tahrim/8)", “Allah, göklerin ve yerin nurudur… (Nur/35)".
Kuran'dan örnekleri uzatabiliriz lakin biz ulu şahısların sözlerinden devam edelim. Kıymetli dostlar, Hz. Ali Efendimize sormuşlar, "Allah'ı gördün mü?" diye, Şah-ı Velayet buyurmuşlar: "Görmediğim Allah'a secde etmem". "Nerde gördün?" demişler. Zat-ı Devletleri de demişler ki "Olmadığı yeri gösterin!".
Allah vardı, onunla birlikte hiçbir şey yoktu” diye çevrilen bir de Buhari hadisi var. Zamandan münezzeh olduğu için bu söz geniş zamanla çevrilmeli ve düşünülmelidir. Ayrıca, "kanallah, velem yekun meahu şeyen" hadisini ilmin kapısı Hz Ali'ye (K.s) sordular kendisi buyurdu ki: "El anu kema kane: halen de öyledir." demişlerdir. Ariflerden kısa kısa pasajlar ile devam edelim. "Anla hemen bir söz durur yokuş değildir düz durur, Âlem kamû bir yüz dürür gören anı hayrân imiş" -Hazret-i Pir Niyazi-i Mısri,
"Sana âlem görünen
Hakîkâtte Allah’tır
Allah birdir vallahi
Sanma ki birkaç ola" -Sunullah Gaybî Hazretleri,
"Katremin bir katresinde bahr-i 'ummân gizlidir"
-Eşrefoğlu Rûmî Kuddise Sırruh, "Her biçimde gözüken odur." - Şeyh İsmail Maşuki, "Senin zatındürür mescüt ana cümle eder secde"
-Şeyh İsmail Maşuki
Dostlar yazımdan muradım var, anlaşılmasını istediğim "bilgi" var. "Tanrı" bir "yanılgı" değil hakikatin ve varoluşun bizzat kendisidir. Zaten bu anlayışı benimseyen İslam toplumları her yönüyle büyük medeniyetler ve imparatorluklar kurmuşlardır. Hal böyle olunca da bizlere düşen Richard Dawkins'e değil Yunus Emre, İsmail Hakkı Bursevî, Hacı Bektaş-ı Veli, Erzurumlu İbrahim Hakkı, İbn-i Sina gibi zevat-ı kirama talebe olmak ve kainatta onların ilimlerinin izini sürmektir vesselam.