Güne Malazgirt Marşıyla başladım;
Aylardan Ağustos, günlerden Cuma,
Gün doğmadan evvel İklim-i Rum’a,
Bozkurtlar ordusu geçti hücuma,
Yeni bir şevk ile gürledi gökler…
Önde yalın kılıç Türkmen Başbuğu,
Ardında Oğuz’un elli bin tuğu,
Andırır Altay’dan kopan bir çığı,
Budur, Peygamber’in övdüğü Türkler…
Ruhumun en hassas yerlerinde parıldayan pırıltılar canlandı…
Analar diyarını hatırladım… ‘Ana’ soyluluğuyla, ‘Ana’ haysiyetinin doruk noktasıyla…
Sonra döndüm kendi kendime seslendim. İç sesime kulak verdim ve şükrettim Allah’a: ‘Böyle bir milletin efradı olmamdan dolayı…’
Yanlış anlaşılmasın!
Dinimizde kavmiyetçilik yoktur… ‘Kişi kavmini sevmekle kınanamaz…’ hadis-i şerifinden hareketle kahraman ecdadımızın ‘İslam’a’ ve ‘İnsanlığa’ yaptığı hizmetlerden dolayı şükrettim…
Asırlarca bütünleşen o büyük ideali hatırladım…
Hani Sultan Alparslan’ın genel planda ‘Haçlılar’ özelde ise savaştığı o meş’um Anadolu düşmanı devlet ve milletleri anımsadım…
Kurgunun ve senaryonun aynı olduğu gerçeğini tekrar duyumsadım…
Bu hayat devam ettiği müddetçe;
-iyilerle kötülerin hep savaşacağı gerçeğini de…
Bu savaşın cepheleri farklı metotları zamana göre şekillenir.
Mazi ’de;
-iyilerin temsilcisi; Alparslan iken…
Kötülerin önderi; Diyojen’di.
Ya bugün?
Savaş kaldığı yerden devam etmiyor mu?
Bize düşen savaşın gereklilik şartlarını sağlamak…
Malazgirt’te canlanan o ruhla…
Yeniden dirilmek…
Başkan Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde…
2000 yıllık Millet
1400 yıllık Medeniyet…
1000 yıllık Devlet…
Türk Milleti…
İslam Medeniyeti…
Ve;
İyi-Doğru-Güzellerin Devleti…
Selam, Saygı, Muhabbetle..
Esen Kalınız…
Not: Malazgirt ruhunu canlandıran ve içimizdeki DİRİLİŞ ateşini Malazgirt anısına ateşleyen Okçular Vakfına ayrıca şahsım ve yaşadığım şehir adına teşekkür ederim…