Mesaisine düzenli gitmeyen, işinin başında durmayı sevmeyen, idareciliği beceremeyen, hısım-akraba ve dostlarını ihmal eden, esnaflığında bir türlü dikiş tutturamayan, kısaca hayatı gevşek yaşayan insanlar için virüs sığınak oldu.
Evlenmekten vazgeçenler bile çıkıyor.
İşçi çıkartanlar, sadece devletin verdiği yardımı vererek işçi çalıştıranlar oluyor,
Allah ıslah etsin bazı fırsatçıların salgını kullanarak yolsuzluklarını ve büyük hatalarını örtbas etmeye çalıştığını dahi duyuyoruz.
Günümüzün klişe sözü haline gelen "Pandemiden sonra böyle oldu" cümlesi kullanıldığı anda akan sular duruyor ve etraftakiler baş sallayarak onaylamak zorunda kalıyorlar.
Nasreddin Hoca'nın dediği gibi; "Biz senin gençliğini de biliriz." diyesi geliyor insanın.
"Şeyli şeye arpa çöreği bahane." derler ya, aynen öyle.
Sorumsuzluklarına bahane arayanlar için bulunmaz bir fırsat çıktı.
Salgının dünyayı etkilediği doğrudur. Ancak pireyi deve yapma, gayret, fedakârlık, teslimiyet ve tevekkül yerine, işin kolayına kaçmak isteyenlerin sayısının çokluğu da acı bir hakikattir.
Özellikle devlete yüklenenleri ve garibanların sırtına binenleri anlamakta zorlanıyorum.
Gerçekten zora düşenlere sözüm yok.
Kendimize gelelim.
"Çobanın gönlü olursa tekeden teleme çalar" der atalarımız.
Hiç kimsenin yaptığı yanına kâr kalmaz.
Fatura ağır çıkar. Çırpınmaya başlarsın ve tam kurtulduğunu düşünürken batarsın.
İmtihan böyle zamanlarda olur. Ya kazanırsın, ya kaybedersin.
Sen elinden geleni yap. Elini vicdanına koy ve bunalmadıkça hiçbir yardıma tenezzül etme.
Yeter ki gönül istesin, insan her şeye çözüm bulur.
Tedbirlere riayet ederek, ziyaretlerini de gerçekleştirir, işine de sarılır, ibadetlerine de koşar.
Vesselam, bu badire de atlatılır.
Önemli olan geriye dönüp bakıldığında vicdanın rahat etmesi…