İnsan hayatında önemli yer edinmiş kişiler vardır. Hatta bu, bunu nasıl icat etmiş, nerden bulmuş ya da nasıl aklına gelmiş dediğimiz kişiler. Ama bunların hayatlarının nasıl bir yoldan geçtiğini kimse bilmez. Bilenlerin sayısı da bir elin parmaklarını geçecek kadar değildir. Hayat, ne zaman nerede bize neler göstereceğini bilmez. Belki bir tesadüf, belki de kader…

Unutulmaması gereken şey şudur ki; başarısızlıklar, başarı yolunda basamaklardır.

Thomas Edison… 

Edison, hani şu ampulü bulan adam. Bizim hayatımızı karanlıktan aydınlığa çıkartan biri de diyebiliriz ona. Nasıl yaptı peki bunu. Denilen o ki, Bin ‘in üzerinde deneme yaptı. Ama bunun arkasında başka biri vardı. Onu cesaretlendiren biri… Onu seven biri… 

Thomas Edison bir gün annesine bir mektup uzatıyor. Annesi soruyor, “Bu ne “diye 

Edison, “Bunu öğretmenim sadece sana vermemi tembihledi” diyor. Annesi kağıdı merakla açıyor. Gözyaşlarını tutamayarak şöyle diyor. “Oğlunuz bir dahi. Bu okul onun için çok küçük ve onu eğitecek yeterlilikte öğretmenimiz yok. Lütfen onu kendiniz eğitin” 

Aradan uzun bir zaman geçti. Annesi vefat etmişti. Edison da artık yüzyılın dâhisiydi. Bunu kendi mi başardı zannediyorsunuz. Bence çok yanılıyorsunuz. 

Bir gün, eski eşyalarını karıştırırken, çekmenin köşesinde katlı bir kağıt bulur. Bu onun o zaman annesine verdiği mektuptur. O mektubun atıldığını düşünüyordur Edison. Mektubu açıp bakar. Annesinin dediği cümleleri bulacağını zannederken, yazılan şeyler karşısında şok olur. Kağıtta hiç de annesinin dediği şeyler yazmıyordur. 

Kağıtta “Oğlunuz “şaşkın” (akıl hastası) bir çocuktur. Artık kendisinin okulumuza gelmesine izin vermiyoruz…” yazılıydı.

Edison, orada saatlerce oturup ağladı. Eline günlüğünü aldı. Ağlayarak yazmaya başladı. Thomas Alva Edison, kahraman bir anne tarafından, yüzyılın dâhisi haline getirilmiş, “şaşkın” bir çocuktu…

Anneler, gerçek kahramanlarımızdır.

Albert Einstein…

Hani şu Dünyaca ünlü zeki kabul edilen adam. Ne başarısızlığı olabilir ki diye düşüneceksiniz. Ama o da Edison gibiydi. Hatta Einstein, 4 yaşına kadar konuşamıyordu. Öğretmenleri tarafından dışlandı. Öğretmenleri asla ama asla diğerlerine yetişemez dediler. Dedikleri gibi olmadı. 

Tüm zamanların en iyi fizikçileri arasında 1. sırayı aldı Albert Einstein, Nobel Fizik Ödülü’ne layık görüldü. Birilerinin sözlerine bağlı kalsaydı ne olacaktı peki. Yerinde mi sayacaktı. Yoksa hala konuşamayacak mıydı kim bilebilir.  Ama iyi ki başkalarını dinlememiş.    

Walt Dısney…

Hadi canım onun ne başarısızlığı olsun adam film yapıyor ve hepsi de birbirinden güzel diyeceksiniz değil mi? Bunda da yanıldığımızı belirtmek istiyorum.  Yaptığı o kadar film arasında ne başarısızlığı olabilir ki. Filminin biri mi tutmamış yoksa. Hayır o kadar küçük bir şey değil. 

Walt Disney ‘in hayal gücünün olmadığı için çalıştığı gazeteden kovulmuş. Nasıl olur da adam o kadar film yapmış birinin hayal gücü olmadığı düşünülüyor. Üstelik özgün de değilmiş. Yani gazetede çalıştığı dönem içerisinde, oradakilerin söylediğine göre, Walt Disney’in hiçbir işi kendi ürünü değilmiş. Tabi bu onların değimiyle öyle. Özgün ve hayal gücünün olmadığı söylenen kişi, Mickey Mouse ve Donald Duck yapımları dünyaya yayıldı ve çok sevildi. 22 Akademik ödül kazandı. Üst üste Oscar kazandı! Eğer gazeteden atıldığı gibi devam etseydi, bunların hiç birini yapamayacaktı. 

Lionel Messi…

Erkek okuyucularımın hadi canım dediklerini duyar gibiyim. Bende ilk gördüğümde öyle demiştim. Messi ‘nin burada ne işi var. Yanlışlıkla mı yazdım yoksa. ;) Hayır hayır tam yerinde bence. Öncelikle futbol oynamayı düşünenler için. Hiç bir şey imkansız değildir. Bunu Messi’nin hayatını okuduktan sonra daha net karar vereceksiniz. 

Messi, 11 yaşında büyüme hormonu eksikliği yaşıyordu. Bu da takımında büyük tepki görüyordu. Çünkü yaşıtlarına göre kısa kalıyordu. Herkes onu dışladı. O yüzden takımdan atılması an meselesiydi.  Olan tabi ki de oldu. Messi, takımdan atıldı. Küçük bir çocukken bu onda çok büyük bir teravma yarattı. Pes etti mi peki. Tabi ki hayır. 

5 kez FIFA Ballon d’Or ödülü kazandı. Dünyanın en büyük kulüplerinden birinde oynuyor. Eğer o zaman pes etseydi, şimdi buralarda olabilecek miydi? Sanmıyorum…

DR. Seuss…

Bu adam da kim diyeceksiniz değil mi? Bu adam çok ünlü yazar. Hatta o kadar ünlü ki, Eseɾleɾinin 11 televizyon pɾogɾamı, döɾt uzun metɾajlı film, Bɾoadway müzikali ve döɾt televizyon dizisi dahil olmak üzeɾe çok sayıda uyaɾlaması yaρıldı. Ne başarısızlığı olsun canım bu adamın diyeceksiniz değil mi? Ayrıca Ameɾika Biɾleşik Devletleɾi Oɾdusunda biɾ animasyon depaɾtmanında göɾev yaρtı ve buɾada kaleme aldığı Design foɾ Death filmi daha sonɾa 1947'de belgesel film dalında Oscaɾ Ödülünü kazandı. Evet henüz başarısız olduğu duruma gelmedik. Neydi peki bu adamın başarısızlığı. Neyde pes etmedi de böyle başarılı oldu. 

Dr. Seuss, ilk kitabı 27 tane yayımcı tarafından red edildi. Düşünsenize 1 değil, 2 değil tam tamına 27 yayımcı tarafından. O zaman Dr. Seuss, pes etseydi bu durum yaşanır mıydı sizce. 

Yaşanmasını istediğiniz şeyler için hemen su koy vermeyin derim. Yaşanacak olanı biraz da siz belirliyorsunuz. Pes etmeyerek hayatımızın akışını çizelim derim. Değerli okuyucuların bu günlük de bu kadar. Başka bir hikâyede görüşmek üzere, Esen kalın…

Bana ulaşabileceğiniz adresler.

İnstagram:

Facebook:

 

Maraş Pusula Haber - www.maraspusula.com / Yazar, Selma Kahraman