Ah sevgili, coşarım senle olan demimde, 
Şeytan kahrından ölür, dolaşmaz bedenimde. 
Meydanlar okurum, güvenerek nusretine,  
Dayanamam asla! sığınmazsam kudretine 

                Darbe Söylentileri 

Bugünlerde ortaya atılan senaryoları okudukça gülmek geliyor içimden. Sınırlarımızdan saatlerce mesafeden gürültüyle düşmanlar gelecekmiş de, Güney Kıbrıs’ta İngiliz ordusu hazırmış da, HDP halkı sokağa dökecekmiş de, bilmem hangi ülke şöyle yapacakmış da, tarihi bile belliymiş de vs. vs.

İsterseniz çok kısa da olsa o geceye gidip geri gelelim.

Hainler, içimizden birileriydi, çok donanımlıydılar ve uzun zaman harcayarak mükemmel hazırlanmışlardı. İçerde ve dışarıda destekçileri vardı ve onlar da kendilerine düşeni fazlasıyla yapmışlardı. Sadece vakitte yanıldıkları söylendi.

Evinde pijamasıyla oturan, kahvede oyun oynayan, sokakta yürüyen ve hiç bir şeyden haberi olmayan halk, reisin talimatıyla meydanlara ve yollara döküldü. Gereğini yaptı, hainlerin kullandığı devletime ait silahlar, uçaklar, tanklar tekrar yerine konuldu.  

Bu kolay olmadı elbette, şehit ve gaziler oldu. Ancak bir şey daha oldu. Artık bu ülkede canı isteyen istediği zaman darbeye ve işgale kalkışamayacağını anladı. Hiç bir askerî hazırlığı olmayan, gafil yakalanan ve acemi olan halk bunu ispatladı.  

Lütfen dostlar, rehavet için yazmıyorum. Elbette bu coğrafyada rehavete kapılmak bize haram.  Ancak bu halk gözünün gördüğü hiç bir güçten korkmaz. Bütün varlığını feda ederek vatanını korumasını bilir. Ayrıca reisin yeni birlikler oluşturduğunu, komuta kademelerinde gerekli çalışmaları yaptığını unutmayın. Halkı meydanlara çağırmasını bilen reis, bundan sonra rahat uyku uyur mu sanıyorsunuz?

Her şeyi yukardan beklemek doğru değil ama devletimize, iktidarımıza güvenmezsek de en büyük yanlışı yaparız. Biz, sadece yöneticilerin açıklamalarına duyarlı olalım. O güven zedelendiği anda düşmanların istediği olur. Bizlere görev verilmedikçe, kendi başımıza sakın gelin güvey olmayalım. Tahriklere kapılmayalım. En büyük tehlike, birlik beraberliğimizin bozulmasıdır. Ne olursa olsun, birbirlerimizi tüm farklılıklarımızla sevelim. Ne kadar çok tahrik ederlerse o kadar çok sevmeye devam edelim. Enerjimizi senaryolara değil, kardeşliklere, muhabbetlere harcayalım. Hem tedbirli olacağız, hem de Allah’a güveneceğiz. 

"Madem durum böyle, bu söylentiler neden yayılıyor o halde." diyebilirsiniz. Cevabı çok açık. İş adamlarımızı, sanayicilerimizi, dışardan gelecek olan turistleri ve yatırımcıları korkutarak, ekonomiye zarar vermek. Geleceği bulanık görünen ülkede hiç kimse rahat adım atamaz. Bugünlerde moody's in yapmak istediği de bu değil mi? İşgalde yani meydanlarda başarısız olunca savaşı ekonomiye ve siyasete çektiler. Daha da önemlisi, halkı birbirinden soğutmak istiyorlar. Sürekli felaket senaryoları duyan halk, suçu olsun olmasın herkese şüpheyle bakmaya başlıyor. Herkesin gergin olması ve en ufak kıvılcımla birbirine düşmesi hedefleniyor. Bizler ne kadar sükunet içerisinde olur, birbirimize bağlanır, yolumuza devam edersek, düşmanıo kadar çok hayal kırıklığına uğratmış oluruz. 

 

Maraş Pusula Haber - www.maraspusula.com