Anne babalar şokta. "Biz böyle değildik, evimizde içkinin sözü edilse herkes Allah'a sığınırdı, kumar nedir bilmezdik, hiçbir zaman dikkat çekici kıyafetlerle sokağa çıkamazdık, karşı cinslerle değil gezip dolaşıp yatıp kalkmak, sohbet bile edemezdik. Bu çocuğa ne oldu böyle? Her gece sabahlara kadar arkadaşlarıyla sokakta. Evin yolunu unuttu. İçiyor, zina ediyor, kumar oynuyor, küfrediyor, kavgaya karışıyor, Cuma namazına bile gitmiyor, kime çekti acaba? Sülalemizde de böyleleri hiçbir zaman olmadı ki!" diye hayretlerini dile getiriyorlar.
Kıymetli anne babalar! Hiç şaşırmayın. O çocukları siz büyütmediniz. Belki hatırlamazsınız ama çok meşguldünüz o sıralar. Siz büyütseydiniz böyle olmazlardı. Onları büyütenler; sokaklar, eğlence mekânları, İnternet kafeler, okullar, oyun mekânları, sinemalar, bilgisayarlar, televizyonlar ve daha önemlisi arkadaşları oldu.
Onlar büyürken sizin ruhunuz bile duymadı. Bir de baktınız ki karşınızda; soytarı, züppe kılıklı, hiçbir tarafı size benzemeyen, sizi dinlemeyen hatta sizinle dalga geçen gençler var.
Ama ne olur dışlamayın onları. Dışladıkça dışlanırsınız ve daha da kötüsü, kaybedersiniz çocuklarınızı. Tek suçlu siz değilsiniz. Hepimiz suçluyuz, birbirimizi ve çocuklarımızı ihmal ettik. Sokağa çıkan çocuklarınız bizimle, bizim çocuklarımız da sizinle karşılaştıklarında, eğitim almalı ve kazanılmalıydılar. Bizim, sizin çocuklarınızla, sizin de bizim çocuklarımızla, hiçbir zaman tanışma, kaynaşma derdimiz olmadı. "Baba dostları", "büyüklerimiz" gibisinden kavramlarla, gençlerimiz hiçbir zaman tanışmadılar. Okullarda, tatilde gittikleri camilerde, her şey öğretiliyor sandık.
Okuyanlara da, okumayanlara da önceliklerinin; iyi kul, iyi insan, hayırlı evlat, iyi vatandaş olmaları gerektiğini, rızkın Allah’tan olduğunu öğretemedik. Sürekli, rahat yaşamak için varlıklı olmaları gerektiğini, bunun için de çok ders çalışmalarını ya da çabucak zengin edecek iş bulmalarını öğrettik.
Maalesef hepimiz zordayız. Toplumun kaydığının, uçuruma doğru yuvarlandığımızın farkındaydık. Kaygılıydık ama bir kez yolumuzu kaybetmiştik.
Şikâyetlerimiz vardı fakat çözüm bulma konusunda ciddi değildik. Ara sıra, "keşke çok paramız olmasaydı da, evlatlarımız zar zor geçinseydi de, yaşadıklarımızı görmeseydik." diyenlerimiz oluyordur.
Sadece evlatlarımız değil, biz de önceliğimizin ahiret olması gerektiğini, dünyanın ise misafirhane olduğunu unuttuk. O kadar çok peşinden koştuğumuz putlarımız oldu ki, hiçbirisinden vazgeçemedik. Sürekli kendimizi avuttuk. "Bugün, yarın" diyerek geçti ömrümüz. Şimdi ise hayıflansak da çözüm bulmakta zorlanıyoruz.
Rabbim, yardımcımız olsun. Kendimize ve neslimize sahip çıkmayı, tercihimizi doğru yapmayı cümlemize nasip etsin.