Kıymetli dostlar, bizlere ders kitaplarında ve maalesef birçok tarih kitabında Mekke ve Medine'nin Hadimi, Müslümanların emiri, Halife, Şah-ı Cihan II. Osman Han hazretlerinin (26 Şubat 1618-18 Mayıs 1622) Yeniçeri Ocağı'nı kaldırmak istediği için ocak tarafından katledildiği yalanı okutulmuştur. Halbuki hakikatlerin Yeniçeri Ocağı'nı kaldırmak istemek ile yakından uzaktan alakası yoktur. Üzücü olan ise yıllardır insanların şeytanilerin senaryosunu yazmış olduğu tarihi okuyor olmasıdır. Sultan Osman hazretleri Yeniçeri Ocağı'ndaki aksamaların farkındaydı. Ocakta reform yapmak istiyordu ayrıca sadece Türkmenler ve Araplardan oluşacak yeni bir orduyu kurup Osmanlı Devleti'ni başarıdan başarıya koşturmak niyetindeydi lakin Yeniçeri Ocağı'nı kaldırmak istemiyordu. Peki sultan hazretleri neden katledilmişti? Bu sorunun cevabını vermenin zamanı da çoktan gelmiş ve geçmektedir. Şahların Savaşı kitabımda da değindiğim Sultan Osman'ın katledilmesi meselesini anlamak hayati önem taşımaktadır çünkü insanların ve masumiyetin başına her daim bela olan Amerika Birleşik Devletlerinin inşaa süreciyle hünkar hazretlerinin şehit edilmesi arasında korkunç ve kederli bir bağlantı bulunmaktadır. Resmî kuruluş tarihi 4 Temmuz 1776 olan Amerika Birleşik Devletlerinin 1783 yılında yapılan Versay Antlaşması ile kolonilerin bağımsızlığı da resmen tanınmıştır. Bağımsızlıklarını kazanan koloniler de kendi aralarındaki sıkıntıları çözdükten sonra 1787 yılında bir anayasa kabul ederek Federal Cumhuriyeti kurmuşlardır. Kıymetli dostlar, bütün bu bilgilerle ve sultan hazretlerinin vefatından çok sonra gerçekleşmiş olan Amerika Birleşik Devletlerinin kuruluşuyla hükümdarımızın katledilmesinin alakası şöyledir: Sultan II. Osman Han Hazretleri İngiltere Derin Devleti-Yahudi Baronlar ve Vatikan'ın Yeni Dünya Düzeni kurmak ve "Yeni Kudüs'ü (Amerika)" inşaa etmek için harekete geçtiğini haber almıştı. Bu nedenle de Vezir Halil Paşa'yı Papa'ya ders vermek için İtalya'nın fethine memur etmişti. Halil Paşa komutasındaki Osmanlı Donanması sultandan emri aldıktan sonra 1620 yılı yazında Akdeniz seferine çıktı. İstanbul'dan ayrıldıktan sonra Navarin'e gelen donanma önce buradaki asileri itaat altına aldı. Buradan da kuzeye, Adriyatik'e doğru yöneldi. Dıraç'ta da iki İtalyan savaş gemisini ele geçirdikten sonra İtalya'ya çıkartma başlatıldı ve İspanyollara ait olan liman şehri Manfredonia ele geçirildi. Bu liman şehrinin ele geçirilmesi Ispanya'da da ikamet eden şeytani aklın hizmetkarlarına ve para baronlarına bir ders oldu. Zira bu liman şehrinde kazanılan paralar sözde yeni Kudüs'ün (Amerika) oluşturulmasına ayrılıyordu. Küstah Papa'ya ve Yahudi Baronlara dersini veren sultan bu seferde başka bir projeyi yürürlüğe koydu. Yeni operasyonun içeriği Lehistan'ın (Polonya) itaat altına alınması sonra da İngiliz Devleti'ne buradan bir saldırı gerçekleştirmek ve başarılabilirse İngiltere'den yola çıkan, ABD'ye doğru giden Mayıs Çiçeği Gemisi'ni takip edip zaptetmekti.
Osmanlı Devleti ile Lehistan arasında bir dostluk mevcuttu. Dinyester Irmağı iki ülke arasında sınır oluşturuyordu. Osmanlı-Avusturya savaşlarında Lehistan ilişkileri gerginleştiyse de barış bozulmamıştı. Fakat askeri birliklerin geçimini Lehistan'a yaptığı akınlarla sağlayan Kırım Hanı, barışa aykırı hareket ediyordu. Bunun yanı sıra Lehliler Boğdan işlerine müdahaleden geri kalmadıkları gibi Boğdan'a ait Hotin Kalesi'ni işgal etmişlerdi (1617). Ayrıca Eflak ve Erdel'in içişlerine müdahale etmeye devam ediyorlardı. Kıymetli dostlar, bütün bu olaylar, yapılan seferin görünürde ki sebepleriydi çünkü sultanın emriyle Osmanlı istihbaratı etrafa bu şekilde haber yayıyorlardı ki Yeni Kudüs'e müdahale edileceği gerçeği ortaya çıkmasın. II. Osman Han, kendisine divanda yapılan muhalefetlere rağmen Lehistan Seferi'ne karar verdi. Bu arada Özi Beylerbeyi İskender Paşa komutasındaki birlikler, Prut kıyısında bulunan Yaş'ta, Lehlileri bozguna uğratmayı başarmıştı (Eylül 1620). Lehistan'a da sürekli akınlar yapılıyor, bozguncu ve eşkıyalar yok ediliyordu. II. Osman Han ise payitahtta ki karışıklıklar sebebiyle 1621'de Lehistan Seferi'ne çıktı. Lehler yeni ve daha büyük bir ordu meydana getirme çabasındaydılar. Avusturya'dan yardım alarak ordularını takviye ettiler. Osmanlı Ordusu 2 Eylül 1621'de Hotin önlerine geldi, kale kuşatıldı ve Hotin Kalesi önlerinde yapılan meydan savaşında düşman siperleri ele geçirildi, pekçok da kayıp verdirildi. Sonunda Lehistan elçilerinin savaşa kendilerinin neden olduklarını bildirmesi ve af dilemesi üzerine Hotin Antlaşması yapılarak sefere son verildi (29 Eylül 1621). Antlaşmaya göre Lehler ve Osmanlılar birbirlerinin topraklarına saldırmayacak, Lehistan eskiden olduğu gibi Kırım Hanı'na 40.000 düka altın verecekti. Lakin ajanlar ve devlet düşmanları da boş durmamış orduyu sürekli tahrik etmişlerdi. Aslında sultanımızın niyeti Polonya'dan İngiltere'ye saldırmaktı lakin proje yarım kaldı ve payitahta dönüldü. Kıymetli dostlar, sizce
"Amerika Birleşik Devletleri" bir gemiye sığar mı? Maalesef doğru kaynakları okur, çok iyi iz sürerseniz yeni kurulacak olan devletin Mayıs Çiçeği Gemisi'ne sığdırıldığını ve Sultan Osman Han hazretlerinin de projesi gerçekleşseydi tarihin akışının değişeceğini görürsünüz.
Bugün biraz tarih çalışalım dedim. Ancak biraz “farklı” bir tarih çalışması olsun bu. Hani hep “görünenin ardını görmek” deniyor ya biraz o türden. Bir “derin tarih” bakışı da diyebiliriz. Bu sefer görüş alanımıza bir gemi ve “ilginç yolcuları” geliyor. Okuyalım ve öğrenelim ki sultanımızın insanlığın başına gelecek felaketleri önlemek için neden sıradışı bir proje başlattığını çok daha iyi bir şekilde kavrayabilelim.
Bunu anlamamız için önce Amerika’nın “kolonileşme” yıllarına (1493-1775) gitmemiz gerekiyor. İşte o yıllarda (1620) İngiltere’nin Plymouth Limanı’ndan “May Flower” (Mayıs Çiçeği) isimli bir gemi kalktı. 102 kişilik yolcu listesi sonradan Amerikan Derin Tarihi'ne damgasını vuracak “kuluçka ailelerle" doludur. Göç etmelerinin görünür nedeni İngiltere’deki dinsel baskıdır. O yüzden “Yeni Dünya”yı Eski Ahit’teki “kutsal topraklar” gibi görürler. Ancak asıl gidiş nedenleri İngiltere’nin kendisine bağlı bir devlet kurmak istemesiydi yani İngiliz Derin Devleti'nin asıl misyonu, burada İngiltere’nin “uzantısı” bir devlet inşa etmekti ve işte Sultan II. Osman Han tam olarak buna karşıydı.
Peki bu ailelerin “ilginçliği” nereden ileri gelmektedir? Ardı ardına yüzlerce gemi geldiği, yüzlerce koloni kurulduğu halde sadece bu gemideki aileler Amerikan siyaset, ticaret ve tarihine damga vurmuştur (Bugün bile bazı aileler ayrıcalıklı köklerini “May Flower” aristokrasisine dayandırırlar.). Şu an Amerikan sanayi, finans ve ticaretine yön veren “doğuştan zengin” aileler bir şekilde “May Flower” ile ilişkilidirler. Bitmedi! Daha başka ve asıl ilginçlikler var. Bu gemidekilerin atalarından tam 17 ABD Başkanı çıkmıştır. (George Washington, Millard Fillmore, Franklin Pierce, Abraham Lincoln, Ulysses Grant, Rutherford B. Hayes, James Garfield, Grover Cleveland, Teddy Roosevelt, William Howard Taft, Calvin Colidge, Herbert Hoover, Franklin D. Roosevelt, Richard Nixon, Gerald Ford, George H. Bush ve George W. Bush). Üstelik hepsi birbiriyle bir şekilde akrabadır. Eşlerini de bu aileler arasından seçmişlerdir. O halde Amerika’ya göçmüş on binlerce aile sadece çiftçi ya da alt mesleklere sahip iken bu aileler niçin Amerika’nın geleceğinde söz sahibi kuşaklar yetiştirmiş olsun? Bu durumda olayda “tesadüf” ve “şanstan" ötede bir “misyon” ve “hazırlıklı oluş” aramak gerekecektir. Dahası her dönem geçerli İngiliz-Amerikan ittifakının temelinde bu “gizli misyon” vardı. “May Flower” gemisi ilerideki “başkan tohumlarını", “saklı seçilmişleri" taşıyan bir tür “kozaydı". Bu, İngiltere’nin geleceğe “derin yatırımıydı". İngiliz Derin Devleti'nin bu planı ve hesapçılığı “aristokratik” İngiliz tarzına da gayette uygundur. Bir aristokratik “derin akıl” tasarımıdır. Tarihi farklı okuma zamanımız gelmiş ve geçmektedir. Bizler kendi tarihimizi şeytani akılların kaleminden okudukça maalesef geleceğimizi inşa edemeyeceğiz vesselam.