ASLINDA benim her zaman Afşin adını duyduğumda içim bir buruk olur. Zira nesli tükenen bir yiğit adam, merhum Atilla İmamoğlu'nun memleketidir bu güzel ilçe...

Durum böyleyken bir Afşin yazısına başlarken onu anmamak olmazdı. Allah, gani gani rahmet eylesin...

Geçtiğimiz hafta Pusula Haber Yönetmeni arkadaşım Ayhan Gedik ve bir grup arkadaşımızla beraber bir Afşin gezisi düzenledik.

Aslında “Afşin” deyince aklıma ilk gelen dört isim var ama zaman darlığından dördünü de –bizi bağışlasınlar- ziyaret edemedik. Koray Kıraç, Adem Yıldız, Hamit Bülent Eken ve Ömer Kösebalaban

Eshab-ı Kehf’e gittik, çarşılarını dolaştık, rastgele insanlarla sohbet ettik.

Kendisi de bir Afşinli olan Selahattin Türkkahraman’dan Eshab-ı Kehf mitolojisini dinledik, Erkan Şerbetçi’den de “asıl” olanları… Yavuz Selim Gülgeç ile Sezai Altun’un arasındaki “abi”ve “Kıtmir” şifreleri de hepimizi kırdı geçirdi… Harun Bazı ve Mustafa Şenel’in yediği tavanın hangi kasapta yapıldığını ısrarla öğrenmek istemesi ve Cafer Kalalı’nın da grup içinde protokole geçme çabaları görülmeye değerdi… Tabi Bayram Kara'nın o muhteşem sesi de Afşin semalarında yankılanıyordu, bunu da unutmamak gerek...

Afşinli Sait Tahiroğlu’nun bir rivayetine göre, Afşin kentlileşince Yedi Uyurlar şimdi kendilerini gizleyerek gelip Afşin’de aralarında yaşıyormuş. (Burada gülme ünlemi var)

GELECEĞİ AYDINLIK, KENTLİLEŞEN AFŞİN…

HEPİMİZ yaşamışızdır. Gözümüzün önünde olan çocuğun büyümesini pek fark edemeyiz.

Afşinliler ilçelerinin değişimini dönüşümünü fark edebiliyorlar mı bilmiyorum ama bizim gibi birkaç yıl arayla gidenler, abartısız gözlerine inanamayacak kadar bunu fark edebiliyorlar…

En son iki yıl önce gitmiştim Afşin’e…

Tabi mevcut Belediye Başkanı Mehmet Fatih Güven’den önceki Afşin’i de iyi biliyorum…

Her nedense kendilerine “kuzeyli” denmesinden pek hazzetmeyen kuzeyin gözbebeği Afşinliler alınmasın ama ilçeleri büyük bir köy görünümündeydi…

-      Sahipsiz ve virane durumda olan Eshab-Kehf…

-      Çoğu yerde kaldırımları dahi olmayan caddeler, sokaklar…

-      Çarpık yapılaşmanın getirdiği kaybolan yeşil alanlar…

-      Doğru düzgün Pazar yeri olmadığı için, düzensiz ve kuralsız bir şekilde caddelere, sokaklara dağılan satıcılar…

-      Hiç olmayan görsel güzellikler…

-      Kendisini içe kapamış, kamu kurumlarıyla diyaloğu olmayan bir belediye…

-      Tozdan topraktan geçilmeyen asfaltsız bir ilçe…

Böyle bir Afşin’den sonra;

-      İlçenin vizyoner Belediye Başkanı Mehmet Fatih Güven’le beraber bugünkü noktaya gelen, gelebilen ve kentlileşen…

-      Halkın akın akın gittiği devasa parklara kavuşan…

-      Cadde ve sokakları düzene giren…

-      Belediye yönetiminin el atarak viranelikten kurtulan bir Eshab-ı Kehf…

-      Gerek Ankara ile gerekse çevre vilayetlerle çözüm ortaklığı yapan bir belediyecilik anlayışı…

-      Kendine yeten asfaltı bırak, artık büyükşehirlere bile satılan günlük 160 ton kapasiteli Asfalt Plenti…

Diyecek tek söz var; Afşin ve Afşinli artık geleceğe daha bir ümitvar bakıyor ve Fatih Mehmet Güven’in, işlerin yarım kalmaması adına bir dönem daha devam etmesini istiyor, bekliyor…

MAHİR ÜNAL’LI BİR AFŞİN NOTU!

AFŞİN Belediye Başkanı Mehmet Fatih Güven, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünalfaktörünü çok önemsiyor.

“Belediyemizin işleri için Ankara’da çaldığımız her kapı, Mahir Beyin büyük itibarı ile anında açılıyor” diyor.

“Peki” diyoruz Başkan Güven’e; “Mahir Beyin, komşunuz Elbistanlı olması size dezavantaj sağlamıyor mu?”

Cevabı şu oluyor Güven’in: “Mahir Bey evet Elbistanlı ama yerel bir siyaset adamı değil. Doğrusu ben daha bugüne kadar küçük siyaset işlerinin içine girdiğine tanık olmadım. Bir misyon adamı Sayın Ünal… Mahir Beyin bölgemizin milletvekili olması, bizim ardımızda bir dağ olması olarak görüyoruz…”

YATACAK YERİ YOK:

KÜLTÜRSÜZ KÜLTÜR YETKİLİLERİ

TEKİR'DEKİ Yeşilgöz Gölü'nün yakınlarındaki eşi az bulunan doğa harikası bir mağara keşfedilip turizme açılmayı beklerken, Kahramanmaraş’ın kültür ve turizmle ilgili kılını kıpırdatmayan a’dan z’ye bütün yetkililerinin…

YATACAK YERİ ÇOK:

KSÜ ÖĞRENCİLERİ

KAHRAMANMARAŞ KSÜ 2017-2018 Tasarım ve Animasyon öğrencileri Sosyal Sorumluluk projesi kapsamında Türkoğlu Seyit Battal Gazi İlkokulu'na 613 kitap ve Kitaplık kazandırarak 2017-2018 Mezuniyet çalışmasını tamamlayan öğrencilerin…

TANIYALIM:

YEDİ UYURLAR VE ESHAB-I KEHF OLAYI

HİKÂYELER, birçok dinde ve toplumda farklı anlatılsa da genel hatlarıyla aynı: İçinde bulunduğu toplumdan kaçan ya da kendi toplumuna sırt çeviren 7 kişiden oluşmuş grubun yüzyıllarca uyuması... Yedi Uyurlar hikayesinin temeli Hristiyanlık'a dayanır ve 7 kişinin hikayesinden yola çıkıldığı için 'Yedi Uyurlar' ismini alır. Hikayenin bir başka ayrıntısı da bu kişilerin peşine takılan köpeğin (İslam'daki adı Kıtmir) cennete gittiğidir.

HRİSTİYANLIK'TA YEDİ UYURLAR

Ashab-ı Kehf hikayelerinin en eski kaynağı bazı kişilerce Hindistan'daki Mahabharata Destanı olarak gösterilse de bu hikayenin Hristiyanlık'tan yayıldığı konusunda birçok tarihçi hemfikir.

Decius (Dakyus) döneminde yedi uyurlar isimleri Maximilian, Lamblicus, Martinian, John, Dionysius, Exacustodianus ve Antoninus (İsimlerin kesinliği kanıtlanamamış) olan 7 genç, putperest inanışların getirdiği uygulamalar yüzünden kurban edilmek zorunda kalırlar. (Yedi Uyurlar isimleri, Hıristiyanlık'ta böyle geçiyor) Bunu kabul etmeyen gençler kralın askerlerinden kaçarak bir mağaraya sığınırlar. İçeriye girmekle uğraşmayan askerler mağaranın üzerini kapayarak 7 genci ölüme terk eder.

Aradan geçen bir rivayete göre 309 yıl, diğer rivayete göre 200 küsür yılın ardından Lamblicus, mağaranın kapağını açarak şehre iner. Şehirde her şeyin değiştiğini gören adam, alışveriş yaparken eski para kullanılmadığını ve insanların artık İsa'ya inandığını görerek bu olayı baş piskoposa anlatır. Piskopos'a göre bu bir mucizedir.

Ortodoks ve Katolik kiliselerinde yad edilen bu hikaye, Protestanlığın yükselişiyle değerini kaybetti ve Yedi Uyurlar, Hristiyanlık dininde sadece bir hikaye olarak kaldı.

İSLAM'DA YEDİ UYURLAR

KURAN'DA bi surede geçen Yedi Uyurlar efsanesi Ashab-ı Kehf olarak, 'Kehf Suresi'nde yer alıyor. Ancak kutsal kitapta da olayın gerçekliliği konusunda kesin bir şey söylenmezken sadece rivayete dayandırılıyor. Hikayeye göre:

Afşin şehrinde yaşayan Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş, Debernuş ve Şazenuş adlı 6 kişi Putperestliği bırakarak din değiştirir. Ancak hükümdar bunu kabul etmeyerek herkesi putperest yapmak ister. Altı genç bu zorlamayı reddederek hükümdardan kaçar ve ibadet etmek için bir dağın yolunu tutarlar. Bu sırada Kefeştetayyuş adlı çoban ve köpeği Kıtmir de gençlere katılarak Yedi Uyurlar'ı oluştururlar.

Dağa yaklaşan Yedi Uyurlar bir mağaraya girerler. Mağarada dua eder ve merhamet dilerler. O sırada hükümdarın askerleri bu gençleri mağaraya hapsederek onları ölüme terk eder. 300-309 yıl arası arası derin bir uykuya dalan gruba bu koca yıl sanki bir gece gibi gelir. Şehre inmek için yola çıkan Yemliha, karşısında bambaşka bir şehir görünce bir şeylerin ters gittiğini anlar. Dönemin hükümdarı ile tanışıp olayları anlattıktan sonra uykusunu alamadığını, yeniden uyumak istediğini söyler ve arkadaşlarıyla yeniden uykuya dalar. Bunun bir mucize olduğunu düşünen halk daha sonra mağaranın önüne mescid yaparak Yedi Uyurlar'ı şereflendirmişlerdir.

Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti, Devlet Kütüphanesi.