Bir toplumun ve bir insanın “mahrem” olarak gördüğü, görünen ve görünmeyen bir duvarla etrafını çevirdiği, toplumun ve bireyin önemsediği değer durumuna göre derinleşen, yükselen sınırı, mahremidir.
Bireyden topluma, bütün insanlığın yaşadığı zorlukların ve zorbalıkların nedeni mahrem alana tecavüzdür. Bütün medeni toplumlar, mahrem alanlarını korumak, ona yapılacak haksız, hukuksuz ve izinsiz saldırıları önlemek için savaşmışlardır.
İnsanlar, sınır tecavüzünden sır tecavüzüne varıncaya kadar, ülkeleri için önemli şeyleri korumak, topraklarına yapılacak izinsiz girişleri engellemek adına, aşılmasını istemedikleri duvarlar örmüş ve bunu korumak için savunma sistemleri geliştirmişlerdir.
Küresel güç odaklarınca, mahrem alana tecavüz, bir davranış olarak süslenmiş, bir meziyet ve farklılık olarak boyanmış, cazip hale getirilmiş, bir yaşam tarzı ve bir ideoloji olarak, altın tabaklarda, günlük menü olarak sunulmaktadır.
İki Âdem arasında süregelen izinsiz, haksız, hukuksuz, hadsiz bir şekilde, aşılmaması gereken bütün bu duvarları aşma veya yıkma girişimi, yeryüzündeki bütün çatışmaların, medeniyet savaşlarının, dünya savaşlarının, kavganın, intikamların tetikleyicisidir.
Hangisinin neden, hangisinin sonuç olduğunun anlaşılmaz hale dönüştüğü, sonuçlarıyla, herkese bir yerinden dokunan, acıtan, sisli, bulanık, mahrem alan tecavüzü aslında yabanilerle, medenilerin savaşıdır.
Devlet ve birey mahrem alanın tecavüze uğradığını algıladığında kurumsal ve insani bir refleks ile onu bertaraf etmek ister. Ancak sosyal bilimler ve fen bilimlerinin gelişmiş araçları mahrem alana tecavüz tekniklerini ve ona karşı savunma mekanizmalarını da bir çırpıda tanınamaz hale getirmiştir.
Psikolojik ve sosyolojik verilerle hareket ederek bu verileri iyi analiz eden “mahrem alan sahipleri” (devlet ve birey) alana tecavüzü, yine bu araçlarla bertaraf etmek durumundadır.
Geleceğin gençleri ve yetişkinleri, temel eğitimden başlayarak hayat boyu öğrenme sürecinde adım adım milli şuur ve evrensel bakış açısıyla, mesleki ve kişisel yeterlilik, beceri ve ustalık ve kavrayışları geliştirilmek üzere “mahrem alan” şuuruyla yetişmesini sağlayacak sistem kurgulanmalıdır.
Bu “milli ruh ve evrensel kavrayış” insani anlayışı yok etmeyecek aksine onu her yönüyle kucaklayıcı yapacaktır. Milli ruh ve evrensel anlayış dengesi, dünya değerlerini reddetmesini gerektirmeyecek aksine, onları filtreleyerek toplumsal çözülmeye karşı hem devletini, hem de kişiliğini savunmasını sağlayacak hassas duyulara sahip olmasının kapısını açacaktır. Böylece her seferinde özelden genele tuzağına düşülen, algı yönetimini çok iyi kullanan ihanet şebekelerinin tecavüz girişimleri de olabildiğince başarısız kılınacaktır.
21. Yüzyılın erdem kabul edilen değerlerinin, bin yıllık köklerden gelen değerlerle bezenmesi, yeni söylemlerle eğitim sistemine aktarılması, analiz edilmesi, sonuçlarını izlenmesi elzemdir.
Ve saygı ile mahrem siyam ikizi gibidir. Birinin yokluğu diğerinin de yokluğunun nedenidir. Yaratılmış her şey mahrem alanına saygıyı hak eeder.
Onun için olsa gerek, Kâbe’nin olduğu kutsal alanlara harem denir.
Maraş Pusula Haber - www.maraspusula.com / Yazar Nadir Yıldırım