6 Şubat 2023
Saat 05:55
‘Selamünaleyküm hocam
İyi misiniz?’
Depremden hemen sonra durumunu merak edip sevgili hocama attığım mesaj…
Cevap gelmedi, gelmeyecek de…
Cevapsız mesajların şehri: Kahramanmaraş!
14 Mayıs 2010
Kahramanmaraş’a Sanayi ve Ticaret İl Müdürü olarak atandım.
Müdürlüğümüz iki kanattan oluşuyordu. ‘Ticaret’ kanadını oluşturan kooperatifçilik ve tüketici hukuku ile ilgili üst düzey bir birikime sahip olmuştum ancak ‘sanayi’ kanadı ile ilgili aynı şeyleri söylemem mümkün değildi. İzmir gibi büyük bir ilde 14 yıl mühendis olarak çalışmıştım, piyasa gözetimi ve denetimi yapmanın, sanayi sicil belgesi vermenin dışında kayda değer yaptığımız bir çalışma yoktu, bu da benim için yeterli olamazdı diye düşünüyordum.
Taşra olarak yaptığımız rutinin dışında ne yapabilirdik? Bakanlığımız merkez birimlerince yapılan ancak bizim haberdar olmadığımız teşvik veya destekler var mıydı? Bunu öğrenmenin yegane yolu Ankara’ya gitmekti. Göreve başlamadan önce bakanlığa gittim, iyi de olmuş, meğer bakanlık yeni mekanizmalar geliştirmiş, özellikle araştırma/geliştirme konularında işletmeleri teşvik ediyor, üniversite sanayi iş birliğini öne çıkaran çalışmaları destekliyormuş.
Göreve başlar başlamaz ilk işim Üniversitemizi ziyaret edip mühendislik fakültesi dekanı rahmetli Mahmut Kemal KIYMIK hoca ile görüşmek oldu. Hemen bir plan yaptık ve hocalarımızla bir toplantı tertip ettik. O toplantıda sağ tarafta oturan rahmetli ŞEKKELİ hocamızın-ki o vakitler doçent idi- görüntüsü gözümün önünden gitmiyor. Bir araya geldiğimiz hocalarla yapılabilecekleri konuştuk. Bu bağlamda, Üniversite ile sanayi arasında iş birliği sağlamak için hem idealist hocalara da hem de idealist firmalara da ihtiyacımız olduğunu belirttik, hocalarımızdan fedakarlık istedik. 
Sonrasında fedakar hocalarımızdan oluşan bir havuz oluşturduk bu havuzun lideri Rahmetli ŞEKKELİ hocamız oldu. Devamında, yeniliğe açık 50 işletme belirledik ve bunları sırayla ziyaret ettik. İşletmelerimizden bize bir sorun iletmelerini istedik, ilgili olabilecek hocalarımızı ve işletmedeki teknik kadroyu teknokent toplantı salonunda toplayarak bu sorunla ilgili derinlik analizi yaptık. Analiz sonucunda yapılabilecekleri belirleyerek sorunu çözecek bir hocayı belirleyip görevi ona tevdi ettik. Son olarak da, il müdürlüğü olarak sorunu çözen hocamızla işletmeyi birlikte çalışmak için bir araya getirdik. 
Hemen belirtmeliyim ki, bize iletilen sorunlardan çözmediğimiz olmadı. Bu sanayicilerimizi oldukça etkiledi ve bir güven ortamı oluşturdu.  
Bu çalışmaları yaparken tatsız sürprizlerle karşılaşmadık değil. ŞEKKELİ hocamızın kişiliğini ortaya çıkarması bakımından bu tatsızlıklardan bir tanesi anlatmak isterim.
Saat 10:00’da bir işletmede olacak şekilde randevumuzu aldık, aynı zamanda ÜSKİM Müdürü olan sevgili hocamız, yanlış hatırlamıyorsam Ticaret İl Müdürümüz Ahmet UÇAR, Kredi Garanti Fonu Kahramanmaraş Müdürü Hüseyin KARAKOZAN, TSE Müdürümüz Bekir Sarıca ile birlikte randevulaştığımız saatte işletmede, sekreterin önünde hazırdık.
Durumu izah ettik, sekreter hanım gitti, geldi, biraz beklememizi söyledi, biz de bekledik tabi. Bekleme işi uzadıkça uzadı, sekreter bir ara bizi muhasebe bölümüne almak istedi ben karşı çıktım ‘sorun değil, bekleriz!’ dedim biraz sert bir tavırla. Saat 10:20’yi geçince ben sekreterin yanına sokularak sordum:
‘Hayırdır, patron ne yapıyor?’
Sekreterin cevabı yüzüme tokat gibi patladı:
‘Kahvaltı yapıyor!’
Tam bir şok! Nasıl olur, randevulaşmışız, bir saat belirlenmiş, beş il müdürü gelmiş, kapıda bekliyor sen kahvaltı yapıyorum diye bekletiyorsun, olacak şey değil.
Döndüm Şekkeli hocaya:
‘Hocam, dönelim!’
Hoca oldukça sakin:
‘Problem değil, geldik madem görevimizi yapalım!’
Görev bilinci, tevazu, hoşgörü, ne dersen, de… Hocamızın kişiliğini ortaya çıkaracak bazik bir ortam oluşmuştu ve hocamızın narin kişiliği tüm heybeti ile belirivermişti. 
Biraz sonra bizi aldılar içeri, patronun yaşı da bizden küçük. Neyse biz Üniversite-Sanayi işbirliği meselesini dilimiz döndüğünce anlattık. Sonra işimiz bitti ayağa kalktık, Şekkeli hoca hiçbir şey olmamış gibi davrandı. Ben elini uzatan patronun elini bırakmadım:
-          Emin olun, bizim, bizimle buraya gelen hiç kimsenin bu işten kişisel hiçbir beklentisi/çıkarı yok, bu işi yapmasak, niye yapmıyorsunuz diyen de yok. Biz bu işi ne sizin için, ne de bir başkası için yapıyoruz, emin olun tamamen vatanımız ve milletimiz için yapıyoruz. Coğrafyamız; Irak, Suriye,  VATAN’ın ne demek olduğunu, ne kadar önemli olduğunu bize gösterdi. Onlar gibi olmamak için üretmek hem de en kalitelisini üretmek gerekiyor, bunun yolu da bilimden geçiyor. Biz bunun için çırpınıyoruz. Biraz önce muhatap olduğumuz muamele bizi üzdü ama yolumuzdan döndürmeyecek.  SİZE RAĞMEN, size hizmet etmeye devam edeceğiz.’
Patron mahcup oldu tabi, kem küm etti. Ama biz dinlemedik bile, hızlı adımlarla çıktık.
Arabamıza bindik, rotamız: bir sonraki firma…
Allah rahmet eylesin…