Aday adayı olan bütün kardeşlerime, hayırlısı olsun temennisinde bulunarak yazıma başlamak istiyorum. Herkesin iyi niyetle ve hizmet aşkıyla yola çıktığını düşünmek, müslüman olarak görevimiz. Ancak tek konu; aşk ve sevda değil. Mecliste çalışmak için gerekli olan donanıma, birikime ve kabiliyete sahip olmak da çok önemli. Ayrıca, memlekete hizmet etmek isteyenler için tek adres meclis de değildir. Çalışmak isteyenlere çok geniş sahalarda her zaman yer vardır. Bu sebeple aday adayları, kendilerini bir kez daha gözden geçirmeliler ve adaylık için ondan sonra çalışmaya başlamalılar.
Kim aday olsun?
Akademisyen mi, entelektüel mi, sanatçı mı, iş adamı mı, STK lı mı, avukat mı, liseli mi, üniversiteli mi, bay mı, bayan mı, gazeteci mi, teşkilattan mı, muhtar mı, bürokrat mı, şehirli mi, köylü mü, eski mi, yeni mi, ünlü mü, ünsüz mü, mağdur mu, hikayesi olan biri mi? vs. vs.
Gerçekten ne arıyorsunuz adaylarda? Üçü bir arada olsa daha mı iyi olur yoksa?
Açık ve net söylüyorum, kim aday olursa olsun, mutlaka eleştirilecektir. Eleştirinin dozu bazen yüksek bazen düşük olacaktır ama mutlaka olacaktır. Büyük çoğunluğun "iyi ki oldu, bu aday alnımızı ak çıkarır." diyeceği aday, hiçbir zaman çıkmaz. Hangi şehre giderseniz gidin, herkes kendi milletvekillerinden şikayetçidir. Çalışmadıkları, yan gelip yattıkları, iş takipçiliği yaptıkları, çapsız oldukları söylenir durur.
Öyle bir saha ki, niyet okuyucular, iftiracılar, dedikoducular, ayak oyunlarında usta olanlar vs. herkes ordadır.
Aday adaylığı ilan edilen kişiler hakkında, anında ileri geri konuşmalar başlar. O kişilerin, niyetleri, hedefleri, nerelerden nasıl zıpladıkları ayrıntılı bir şekilde konuşulur. Bunlar yapılırken, haram helal, adab-ı muaşeret, nezaket, zerafet hepsi bir tarafa bırakılır.
Uzlaşması çok zor bir konu; adaylık konusu. Herkesin gönlünde farklı aslanlar yatmaktadır çünkü. Kesin liste açıklandığı gün fırtınalar kopar. Listeye ismi girenlerin etrafı; "çok isabetli oldu" derken, diğerleri "yazık oldu memlekete" diyerek başlarlar karalama kampanyalarına.
En kötüsü de ne biliyor musunuz? Fırtınaların, dalaşmaların, çekişmelerin faturasının Reis'e çıkarılıyor olması.
Ağzını doldurarak; "Ben oyumu Reis'e veririm ama adaylar iyi olmazsa, kimse kusura bakmasın, ahmak değilim, oyumu başka partilerin adaylarına veririm." diyen kişi, en büyük kötülüğü Reis'e ve Reis'in şahsında ülkeye yapacağını bilmelidir.
Senin benim kadar, hatta daha fazla, Reis'in de aday seçimi konusunda titiz olduğundan ve olacağından asla şüphe duymamalıyız. Ancak işi çok zor.
Her şeye rağmen her ilde çıkma ihtimali olan çürük cevizler, büyük fotoğrafı görmemize engel olmamalı. Reis düşmanları, onu direk vuramayacaklarını bildikleri için adaylar aracığıyla elini kolunu bağlamak istemektedirler.
Yeni sistemde Reis yüzde doksanla Cumhurbaşkanı olsa bile, yeterli sayıda milletvekili çıkaramazsa, hiçbir iş yapamaz. Her ilde bir milletvekili bu bahanelerle eksilse 81 milletvekili eder. Memleket için bundan daha kötüsü düşünülebilir mi?
Reis'in çalışmasını istemiyorsan bunu açıkça söyle ve oyunu istediğine ver. Ama samimiysen, Reis'in adaylar konusunda elinden geleni yapacağına ancak hata payının da olacağına emin ol ve onu yolda bırakma.