FETÖ bitti ama yeri boş mu?
35-40 yıl mazisi olan FETÖ yü; kimileri görür görmez, kimileri bir ay, kimleri on yıl, kimileri de otuz beş yılda tanıdı. Bu gayet normal. Allah adına, islam için yola çıktığını, her gece Peygamberle istişare ederek konuştuğunu söyleyen, iyi yetiştirilmiş, ne idüğü belirsiz bir vazifeli, Türkiye şartlarında kendi çapında başarılı oldu. Vazifeyi nerden aldığı, kimlere hizmet ettiği herkesin malumu.
Tanımak için o kadar çok emareler vardı ki. Dinler arası diyalog projesi, islama saldıran bütün grupların ve kişilerin bunları sevmesi, koruması, bunların onlara karşı sevgi dolu açıklamaları, dünyada hızla yayılmaları, kadrolaşmaları, şakirtler karşısında el pençe divan duran sözde bürokrat ve sözde komutanlar, destek olmayanlara yaptıkları tehditler, kullandıkları kod isimler, çok hzlı yükselen memurlar, ailelerinden koparılarak yurt dışına gönderilen gençler, kendi içlerindeki evlilikler vs. vs.
Bunları takip edenlere gelince...
Samimi duygularla, Allah için çalıştıklarını, ara sıra yanlışları olsa da arkalarından konuşmanın doğru olmayacağını söyleyenler çoğunluktaydı. Bazıları da o güçten faydalanma, yükselme, varlık ve makam sahibi olma arayışına girdi. Bir kısım insanlar ise, yerlerinden yurtlarından olma, dışlanma, tenzil-i rütbe, atılma, sürgün, iftiraya uğrama gibi korkulardan dolayı sesini çıkaramadı. Bazıları da çocuklarının aldığı burs, eğitim, özel ilgi, namaza başlama, dini sohbetler gibi hassas konulardan dolayı örgütü sahiplendiler. Bizzat örgütün içerisinde yetişenler ise, beyinleri kilitlenmiş, gözleri kör, kulakları sağır olarak yetiştirildikleri için, ölümüne sadık kalmayı ve o yolda çektiklerini sevap olarak düşünmeyi tercih ettiler.
1986 yılının Eylül ayında İHL mezunu üç arkadaş, üniversite tahsili için İstanbul'a gitmiştik. Üçümüz de o zamanın şartlarında başarılı öğrencilerdik ve pırıl pırıl Anadolu evladıydık. Anne babalarımız gurur dolu gözlerle bizleri yolcu etmişlerdi. Ben İstanbul İktisat'ı, S Marmara Hukuk'u, M de Marmara İlahiyat'ı kazanmıştı. Onlar bütçelerine uygun başka yer bulamadıkları ve referansla gittikleri için, Anadolu yakasında FETÖ nün ev ve yurtlarında kaldılar. Ben de okulumdan dolayı Avrupa yakasına geçerek Hak Yol, Milli Gençlik, İlim Yayma Vakfı ortamlarında kaldım. Bir ay kadar sonra, arkadaşlarımın kaldığı evi telefonla aradığımda, kod isimlere sahip olduklarını öğrenince bir daha görüşmek nasip olmadı. Otuz yıl gibi bir süre, birbirlerimizi hiç göremedik. Son aldığım duyumlara göre, her ikisi de görevden ihraç edilmişler. Çok akıllı olduğumdan değil, belki imtihanım o sahada olmadığından dolayı kurtulmuştum. Ama kurtulamayan, imtihan edilen ve imtihanı geçemeyen binlerce genç vardı.
Şimdi ne oluyor? Devran değişti. FETÖ bitti. Halkın büyük çoğunluğu, yaşanılan acı tecrübelerden dolayı, bütün STK lara endişeyle ve şüpheyle bakıyorlar. Yüzlerce STK dan sadece bir iki tanesinde yaşanan ihanet olayı, halkın gözünü korkuttu. "O bir - iki tane denilen grup, şimdi hangileri acaba?" sorusuna net cevap arıyorlar ama bu imkansız.
Çözüm; STK lara toptancı yaklaşımda değil. FETÖ ile aynı dönemde, vatanı için canını verecek, devletine sadık, millete hizmeti önde tutan gençler yetiştiren, yüzlerce STK vardı. Bu süreçten onlar da zarar gördü.
"İlerde bunların da onlar gibi olmayacağı ne malum?" sorusu, haklı bir soru. Ancak bu şüpheci yaklaşım, bizleri ve gençlerimizi, islam alimlerinden, kanaat önderlerinden, Allah rızası için yapılan çalışmalardan uzaklaştırmaya başlamışsa, ortada çok büyük yanlış var demektir. Uzun yıllar STK larla iç içe yaşamış biri olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Çocuklarımız ve gençlerimiz, okullarda, ailelerde elde edemedikleri bir takım güzellikleri, ahlaki davranışları, adab-ı muaşereti, fedakarlığı, bilgileri buralarda kazanıyorlar. Allah için toplanmanın, sohbet dinlemenin, gayret göstermenin, yardımlaşmanın, cemaat olmanın zevkini yaşıyorlar.
Önemli olan, teslimiyetçi zihniyetten kurtulmak. Müdavimi olduğumuz grupta; islamın ruhuna aykırı, devletin aleyhine olacak şekilde, söz ve eylem gördüğümüz anda itiraz edebilmeliyiz.
FETÖ yü başımıza bela edenler, onun yerini asla boş bırakmazlar. Bu sebeple, Allah adına çalıştığını söyleyip, en kritik zamanlarda müslümanlara tekme vuranlara, hangi meşrebin içinde olduklarına dikkat etmeliyiz. Ayrıca, şeffaf olmayanları, faaliyetlerini kapalı kapılar ardında yapanları, aldıkları gençleri toplumdan, ailelerinden uzak tutanları, camiye bile göndermeyenleri, mercek altına almalıyız.
En önemlisi de basiret ve feraset sahibi olmamız. Dünyayı, müslümanları, kafirleri, oynanan oyunları çok iyi takip etmemiz ve bu konuları çocuklarımızla da enine boyuna konuşmamız.
Rabbim, neslimizi, ülkemizi ve cümle müslümanları, düşmanların görünen ve görünmeyen bütün tuzaklarından muhafaza etsin.