Allah'a inandığını söyleyen, ancak putları olan, zalim, zani ve su gibi içki içen Ebû Cehil'den çok farklı mıyız? Onun suçu neydi? Yaptıklarının doğru olduğuna inanıyordu, Allah'ı kabul ediyordu. Peygamber'e de belki razı olacaktı ama Muhammed'den başkası olması şartıyla. Dolayısıyla Kur'an'ın emirlerini kabul etmiyordu. Putlar konusunda kendisine sorarsanız iyi niyetliydi, onları Allah'a ulaşmakta birer vasıta olarak görüyordu.
Konuya merhametsiz girmek zorundayım. Biz ne durumdayız?
Allah'a inanıyoruz ama vazgeçemediğimiz o kadar çok putumuz var ki! Putlarımızdan dolayı Allah'ın emirlerine itaatte problemler yaşıyoruz. Çağımızın vazgeçilmezlerimiz haline getirdiği; partimizin, liderimizin, meşrebimizin, çevremizin, ırkımızın, koltuğumuzun her birini putlaştırdığımızın farkında mıyız? Bütün bu sayılanlar, günümüz müslümanının hayatında farklı bir islam yaşatıyor. Tebliği, cihadı, tesettürü, faizi, cemaati, ibadeti ve diğer kavramları yanlış anlamasına ve yaşamasına sebep oluyor. Halbuki kime sorsan sayılan putların araç olduğunu, bunlarla Allah'ın dinine hizmet ettiğini söyler.
Biraz yakından incelediğinde, partilerin, meşreplerin, cemaatlerin, koltukların büyüdüğünü, müslümanın ise iyice küçüldüğünü hatta yok olduğunu görürsün.
Peygamberlerin tamamı, Allah'ı kabul eden ancak inancı saptıran, fıtrattan uzaklaşan toplumlara gönderilmişlerdir. Peygamberimizin son peygamber olması münasebetiyle biz o şansı kaybettik. Dolayısıyla başımızın çaresine bakarak Kur'an ve hadis ışığında yolumuza devam etmek zorundayız.
Ebu Cehil'in kendisi, yaşadığının doğru olduğunda ısrarcı olduğu ve inat ettiği için hayatı değişmemiştir. Çağdaşlarından bir kısmı ise inançlarını gözden geçirmişler, Allah'a yeniden inanmışlar, Yüce Resul ne getirdiyse olduğu gibi kabul etmişler, yaşamışlar ve Kur'an'ın müjdesine nail olmayı başarmışlardır.
Bu konu tembelliğe gelmez. Kendimizi temize çıkarma ve mükemmel görme hastalığından uzaklaştıktan sonra, sahabenin islamı nasıl anladığını anlamaya çalışacağız ve biz de samimi duygularla yaşamaya başlayacağız.
Bir an bütün birikimlerimizi, yüklerimizi aşağı indirelim ve bismillah ile kelime-i şehadetin anlamından başlayalım. Kulaktan dolma bilgilerle yola devam etmek yerine kaynaklardan araştırarak, acele etmeden, öğrendiklerimizi hayatımızda mutlaka uygulayarak yola devam edelim. İlk defa abdest alıyormuş, namaz kılıyormuş, Kur'an okuyormuş gibi davranalım. Amerika'yı yeniden keşfedelim demiyorum. Ancak, bildiğimizi sandığımız bütün kavramları kaynaklardan bir daha okuyalım, bunu heyecanla yapalım ve o kavramları sahabenin nasıl yaşadığını ayrıntılı olarak inceleyelim.
Yanlış yolda onlarca yıl yaşayacağına, doğru yolda on gün yaşa. Örneğin sosyal hayatı etkilemeyen bir islam anlayışına sahibiz. Halbuki Ebu Cehil döneminde müslümanlığı yaşamaya başlayan insanların tamamının sosyal hayatları değişmişti. Akrabalarına, kız çocuklarına, kul hakkına, adalete, ticarete çok farklı bakmaya başlamışlardı. Çünkü itaat ettikleri Peygamber, namaz kıldığı halde toplumda yanlış yapanları anında uyarıyordu. İslamın nasıl yaşanacağını bizzat Peygamberimizden öğreniyorlardı. Dolayısıyla her biri iyi bir baba, eş, evlat, idareci, tüccar olmayı başarıyor, bu sayede toplumun daha kaliteli hale gelmesine katkıda bulunuyorlardı.
Konu çok uzun. Ancak, yazdıklarımdan maksat hasıl oldu diye düşünüyorum. Rabbim, yeni çıkacağımız yolculukta yardımını üzerimizden esirgemesin ve yolumuzu açık etsin.
Maraş Pusula Haber - www.maraspusula.com / Yazar, Mehmet Ali Öztürk