Her yazıma başlarken yönelttiğim bazı sorular oluyor sizlere.

Bugünkü sorum: Sizce günümüzde içine düştüğümüz en büyük tuzaklardan biri nedir?

Cevap veriyorum;  ‘’HIZ’’    Evet hız yani acelecilik.

Bana sorarsanız; acelecilik en büyük gecikmedir. Hemen olsun, hemen varalım gideceğimiz yere, hemen çok paralar kazanalım, hemen iyileşelim, hemen sevilelim, sevelim, hemen verelim büyük bir zevkle aldığımız kiloları, hemen başaralım, hemen kazanalım... Bu liste de uzar gider böyle.

Ne yazık ki emek vermeden, sabırlı ve metanetli olmadan ulaştığımız hiçbir şey uzun soluklu olmuyor.  Bu sahte hedeflerin ne kıymeti var, ne katkısı oluyor, ne de güvenli.

   Çok sevdiğim bir dostumun sözüdür;   ‘’ilmek ilmek işlemek bu hayatı’’. İşte tam da bunun üzerine olacak bu yazım.

          SÜREÇ KIYMETLİ BİR YOLDUR, KESTİRMEDEN GİDİLMEZ…

 

Aslında hiçbir bekleme ve sabır sürecinin bizi yavaşlattığını düşünmemeliyiz. Senin zirven her neyse ona ulaştığında, orada güçlü kalabilmek için yaptığın yatırımdır gösterdiğin sabır. Ama acele etmemiz gereken hiç mi bir şey yok derseniz; derim ki var. O da; öğrenmek için acele etmemiz gerektiği.

Sevgili çocuğum evet sen sınavlara hazırlanan evlat; bu saatten sonra çok geç ne kaldı sınava kesinlikle başaramam diyorsun…

Sevgili okurum, büyüğüm ya da dostum sen; ya yaşımı başımı aldım artık yapamam diyorsun…

Oysaki  öğrenmek, bir konuda emek vermek bizi hayata bağlayan en büyük nimet.

 

‘’Kitaplarla dertleşmek’’ diye bir bakışım var benim bu hayata. Ne zaman içim sıkılsa, ne zaman her şey üst üste geliyor desem hep elimin altında duran dostlarımdır, içlerinden bazıları. Böyle zamanlarda notlar aldığım bir kitapta gördüğüm muhteşem bir kelime; Demlenmek..

‘’Demlenmek nedir bilir misiniz?

Vakit harcamak değil, gerçekleşsin diye beklemek değil, umut edip olmasını istemek de değil.

Neye hazır olup olmadığın konusunda kendine zaman tanımakmış, demlenmek. Elde etmek için, başarmak için emek verdiğin şeyin sonucuna kendini hazırlamakmış. Kısacası karar vermek ve anlamak.’’

Çok doğru. Bir şeyi çok istiyor ve emek veriyorsan o şey sana en hayırlı haliyle en hayırlı zamanda geliyor. Ama burada en önemli unsur tabi ki emek.

Hepimiz yeniliriz, hepimiz kaybederiz, hepimiz düşeriz, zaman zaman.

İSTEDİĞİN BİR ŞEY OLUYORSA BİR HAYIR, OLMUYORSA BİN HAYIR ARA.

                                                                                                                      ‘’MEVLANA’’

Ne güzel demiş yine Mevlana.

Bazen öğrencilerimle sohbet ederken fark ettiğim bir durum var. Bizleri çoğu zaman hiç yenilmemiş,hiç kaybetmemiş, her sınavı başarmış ve çok da kolay bir eğitim hayatımız olmuş hatta gökten meslek sahibi olup inmiş gibi görürler.

Oysaki  onlardan tek farkımız tecrübe sahibi oluşumuzdur. Yenilerek en iyi versiyonuna doğru yol alındığını öğrenmişizdir. Çünkü yenildiğin bir durumda emek verir ve sabredersen yenmenin yollarını öğrenirsin, daha da güçlü atarsın adımlarını, sadece bakış açını değiştirmek yeterlidir. Küçük bir anımı paylaşmak isterim sizlerle.

Üniversiteden mezun olduktan sonra iki kere girip kazanamadığım Kpss geldi aklıma. Ne emekler, ne uykusuz geceler, ne büyük bir stres. İşte o süreci en iyi yaşayan insanlardan biri olarak neden kazanamadığımı ‘’kazanamadığım zamanda yaşadıklarım’’ sayesinde bulmuştum.

Berbat bir psikolojiyle zar zor beni evden çıkartan bir arkadaşım şunu demişti bana; (kendisi de öğretmendi ama özel bir kurumda çalışıyordu.) :

‘’Neden bir B Planın yok senin Muhterem? Neden hedefine sadece dümdüz ilerleyerek ulaşabileceğini düşünüyorsun? Yan yollara sap oradan da aynı yolu bulabileceğini hatırla. Yol çok aslında, yeter ki yürü.’’

Başıma taş değil, kaya düşmüştü sanki.

O an, o yıl bir ara vermeye karar verdim ve nasıl dipteysem beni asla almazlar dediğim  bir özel okulun mülakatlarına katılmaya karar verdim. O kadar rahattım ki kaybedecek neyim var zaten istediğim sınavı kazanamamışım ruhuyla girdim sözlü mülakatlara.

Sonuç; kazandığım şeyler, kaybettiklerimden fazla oldu.  Özgüvenimi kazandım, mesleğim için ciddi katkılar sağladı çalıştığım bu kurum, farklı yeteneklere sahip öğretmen arkadaşlarım oldu ve yine çok şey öğrendim onlardan, çok sevdiğim çocuklarım oldu yine.

 Ama en önemlisi, kendimi kazandım. Bu ruhla tekrar sınava girdim bu sefer de sınavı kazandım hem de birinci sıraya yazdığım, en çok istediğim doğu hizmeti sayılan şehre gittim.

Vardı işte bir hayır. Çok ağladım, çok üzüldüm ama yürümeye devam ettim yönüm aynı, yolum farklıydı. Sonuç hedefime ulaştım. Şimdiyse tek dileğim ömrüm yettikçe sağlığım el verdikçe her çocuğun kalbine dokunabilmek.

 Bu yüzden de diyorum ki sevgili evlat;

 YOLUN SONUNUN NEREYE VARACAĞINI DÜŞÜNME, SEN YETER Kİ YOLA ÇIK..

 

                                                                                                    Hepinize güzellikler dilerim..