Adamlar haklı. Tam 300 senedir açık ara önde götürdükleri medeniyet yarışını kaybetmek üzereler. Sömürmek ve semirmek için hiçbir ahlaki kural tanımayan Batı Başkentleri sanayi devriminden bu yana dünyayı ameliyat masasında kesip biçip en hayati organlarını kendi ülkesine taşımaktan çekinmemişti. Osmanlı varken biraz zorlanan zorbalar I. Dünya savaşından sonra Osmanlı'yı devre dışı bırakınca köpeksiz köyde değneksiz dolaşmaya başlamışlardı.

Son yüzyılımıza onlar karar verdi. Tüm karar mekanizmalarımız Londra'ya Washington'a, Paris'e bağlandı. Taa ki 2006 ya kadar.

2006 dan sonra Türkiye gemisini kendi rotasına göre yüzdürmeye başladı ve onların rotasından çıktı. Halbuki Türkiye onlar için Ortadoğu'da ve İslam dünyasında örülen sömürge ağlarının halatı durumundaydı. 2003 tezkere olayından sonra 2006 da İran ve Suriye konusunda ayrışan yollar 2009 "One Minute" ve 2010 Mavi Marmara olayından sonra koptu.

Eğer Türkiye elden kaçarsa 300 yıllık hayaller suya düşer.

Batı'nın çalışa didine bu günlere nasıl geldiğini bir özetleyeyim, Türkiye'yi kaybetmekle ne kaybettiklerini daha iyi anlarsınız. Önümüzdeki seçimlerde Türkiye son düzlüğü de aşarsa yalnız sömürge ahtapotunuz içimize uzanan kollarını kesmiş olmayacak üstelik yeniden ve Yeni bir Diriliş Medeniyetinin de mimarı olacak.

İşte onların hikayesi....

 

a.       Sanayi devriminden sonra sömürge tarzı değişti. Üretim, hammadde, Pazar, işletme, sermaye, emek gibi temel ihtiyaçlar ortaya çıktı. Bu ihtiyaçları karşılamak üzere dünyanın değişik bölgelerinde sömürge ağları oluşturmaları gerekti. Sömürgeler yeni sanayi düzeninin can damarı idi. Çünkü bir sanayi işletmesini kurmak için gerekli olan sermaye, sömürge yapılan ülkelerden elde edilen servet sayesinde oluşuyordu. Bu işletmelerde çalışacak olan ucuz iş gücü de yine sömürgelerde mevcuttu. Üretilen malları pazarlamak için de yine sömürge lazımdı. Bu yüzden büyük devletler ve büyük şirketler sömürge savaşlarına giriştiler. Sömürge piyasasından daha önce İspanya ile Portekiz uzaklaştırılmıştı ve İngiltere ile Fransa iki büyük güç olarak kalmıştı. 7 yıl savaşlarında İngiltere Fransa'yı da yenerek sömürge piyasasının yegane hakimi oldu.

b.      Maddi yönden güçlü olmak ve güçlü kalmak için hiçbir ahlaki kurala takılmayan Batı emperyalizmi bu sömürge çarkını önünde en büyük engel olarak İslamiyet'i görüyordu. Çünkü İslam= İnsan demekti ve insanın birbirine zulmettiği hakkını gasp ettiği hiçbir uygulamamayı asla kabul etmiyordu. Nitekim pek çok sömürgede İslam eksenli cihat hareketleri başlamış ve bunlar batılı emperyalistleri çok uğraştırmıştı.

c.       20. yüzyılda İslam sorununu çözmek için iyi bir fırsat yakalandı. Osmanlı Devleti I. Dünya savaşında yenilince gerek İslam dünyası gerekse elde edilen Osmanlı toprakları Mandacılık esasına göre yeniden biçimlendirildi. Bunların hikâyesini ileriki konularda etraflıca göreceğiz.

d.        Batının insan hakları, demokrasi, özgürlük, liberalizm, teşebbüs hürriyeti gibi kavramları savunması daha çok kendi içindeki çatışmaları ortadan kaldırmak ve 20 yüzyıl başlarında Sosyalistler tarafından savunulan eşitlik ve hürriyet gibi tezlere alternatif oluşturmak amacı taşıyordu. Değilse onların demokrasi falan zerre kadar umurlarında değildir. Onların çıkarlarına hizmet eden kralları demokrasilere on kez tercih ederler. Nitekim 2012 de Mısır'da yapılan askeri darbeyi desteklemekten zerre kadar çekinmemişlerdir.

e.       Sömürgeler üzerinden müthiş bir güç ve servet edinen Batı emperyalizmi sömürge ağlarını kaybetmemek be bu çarkı döndürmeye devem etmek için bir takım araçlar geliştirdi.

f.       Bu araçların en başında misyonerlik geliyordu. Sömürgeciler tarafından finanse edilen misyonerler gittikleri ülkelerde kilise açıyor Hıristiyanlık propagandası yapıyor ve bu dini yayıyordu. Bu çalışma başarıya ulaştıkça sömürenlerle sömürülenler arasındaki fark kapanıyordu. Artık insanlar ülkelerindeki emperyalistleri "yabancı" görmüyordu.

g.       Bu misyonerler o ülkelerde okullar açıyorlar ve bölgenin kalburüstü insanlarının çocuklarını alıp bu okullarda eğitiyorlardı. Bu yoldan Batı kültürünün ezici üstünlüğünü kabul eden seçkin zümreler oluşturuluyor, bu zümreler sömürgeciler için doğal müttefikler haline geliyordu

h.      Batılılar bilimsel alemde elde ettikleri üstünlükle farklı kültürleri kendi çıkarları doğrultusunda tanımlıyor, onları kendi dünya görüşlerine yakınlaştırıyorlardı. Misalen İslami ilimlerin kendine özgü teknik ve yöntemlerini batılı bilim ölçüleri ile örtüşmüyor diye bilimsel ve formel bulmuyorlar, kendi mantık açılarından İslami ilimlere açıklık getirmeye uğraşıyorlardı. Mesela Miraç olayını fizik kanunlarına aykırıdır diyerek reddediyorlardı.

i.        Çağdaşlık, Asrilik, Medenilik, Bilimsellik, Akılcılık gibi sihirli kavramları sahiplenip bunlar üzerinden o kültürler üzerinde üstünlük elde ediyorlardı. Buna kültür emperyalizmi deniyordu.

j.        Kültürü yozlaşmış toplumları yönlendirmek kolaydır. Çünkü onlar sizin onların zihnine yerleştirdiğiniz kodlar üzerinden düşünmeye başlarlar. İşinize gelmeyen şeylere akıl ve bilim dışı dersiniz ya da çağdışı damgası vurursunuz kimse itiraz edemez.

k.      Batılı sömürgeciler ilk başta ilkel vaziyette sürdürdükleri sömürme işlemlerine daha prensipli ve planlı bir yol çizmeye başladılar. Kıyılara koloniler kurdular ve bu kolonilerden ülke içlerine demiryolu ağları döşediler. Böylece ülke kaynaklarını vagonlarla kıyılara getirip buradan gemilere yükleyerek Avrupa'ya taşıdılar.

l.        Hatta daha sonraları bu kolonilere üretim tesisleri kurarak götürüp getirme derdin de kurtuldular. Orada ürettikleri malları yine orada pazarladılar.

m.    Kendileri için büyük tehlike arz eden İslamiyet'i aldıkları tedbirlerle etkisiz hale getirdiler. Önce Hilafeti kaldırarak aralarında birlik vesilesi olan siyasi mekanizmayı dağıttılar. Sonra bu dağılan yapıları küçük küçük parçalara bölüp başlarına bir takı kuklalara atadılar. Sonra da onların önüne 99 yıllık imtiyaz sözleşmelerini koyup imzalattılar.

n.      Ne var ki Sovyetler Birliğinin kurulması ve Sosyalist yönetim tarzlarının bazı İslam ülkelerinde de uygulanmaya başlanması, manda haline getirilmiş İslam ülkelerinin teker teker ayaklanıp bağımsızlık elde etmeleri I. Dünya savaşı sonrası kurulan manda düzenini bozdu. Temeli materyalizm olan iki temel ideoloji etrafında kümelendiler. Karl Marks ve Engels'in sosyalizm ideolojisi mülkiyet hakkını emekçilere ve alt sınıflara verirken, Adam Smith'in öncülüğünü yaptığı liberalizm ise sermaye sahiplerine ve üst sınıflara mülkiyet hakkı tanıdı. Batının özünde zayıf kesimlerin egemenliği söz konusu olamayacağı için sosyalizm hayalden öteye geçemedi. Uygulamada ise tam bir sefalete ve felakete yol açtı.

o.      1990 yılından sonra İslam dünyasına yeniden biçim vermek için kollar sıvandı. 1991 yılında 1. körfez harbi, 2003 yılında 2. körfez harbi, ardından Afganistan saldırısı geldi. İran ve Suriye de hedef tahtasında idi ama Türkiye'nin engellemesi yüzünden başarılı olamadı. 2010 yılından sonra Arap Baharı denilen bir süreç başladı. Amaç bölgeyi yeniden dizayn etmek ve minimize etmekti. Fakat bu güne kadar dış siyasette sessiz duran Türkiye de olaylara müdahil oldu. Mısır'da İhvan hareketi iktidar oldu.

Bu durum Batılıları ve özellikle İsrail'i çok rahatsız etti. Güneyinde 80 milyonluk İhvan yönetiminde bir Mısır ve Kuzeyinde 77 milyonluk Türkiye kabul edilecek bir tehlike değildi. Mısır da Tahrir Türkiye'de Gezi olayları başladı. Mısır rejimini yıkmayı başardılar. Ama Türkiye'de başaramadılar. ABD büyükelçisi "Bir İmparatorluğun çöküşünü göreceksiniz" dedi ama göremediler. Bu büyük mücadele halen sürmektedir.

 

Maraş Pusula Haber - www.maraspusula.com / Şevki Karabekiroğlu