1974 yılında batının tüm çabalarına rağmen Kıbrıs harekatını yaptık.
Batılı müttefiklerimiz bize çok kızdılar ve hemen ambargo koydular.
O zaman işler şimdiki gibi yürümüyor. M 3 tüfeklerinin mermisini bile dışarıdan alıyoruz.
Ambargoya rest çektik ve ülkemizdeki 5 ABD üssünü kapattık.
Delice bir cesaretti bu.
Hemen heyetler damladılar. Müzakere başladı. Üslerin açılması için ambargonun kaldırılması dahil 5 talepte bulunduk. Kabul edilmedi.
İtişme kakışma ile 1977 yılını bulduk. 77 de bir de haşhaş ekimine sınırlama getirmek istediler. Ecevit hükümeti onu da kabul etmedi. Baskılar karşısında Ecevit Rusya kartını masaya koydu ve sıkışırsak Rusya’ya yanaşırız dedi.
Bu arada öğrenci olayları tırmanmaya başladı.
Toplum tam ortadan sağcılar ve solcular şeklinde bölündü.
78 yılı….
Maraş, Çorum ve Sivas’ta alevi sünni çatışmaları başladı.
Kontrgerilla tam saha olayların içindeydi.
Adam kullanmakta üstlerine yoktu.
Ben o zamanlar Maraş ülkü ocağının kurucu üyesiydim
Bir gün sivil polis olduğunu söyleyen biri yanıma geldi.
Solcuların ve Alevilerin müthiş bir silahlanma yarışına girdiklerini, buğday ambarlarını mermi ile doldurduklarını bizim tarafın ayakta uyuduğunu, böyle devam ederse Maraş’ın solcuların eline geçeceğini anlattı.
Hemen teşkilatı topladım ve duyduklarımı anlattım. İki arkadaş daha benzer konuşmalara şahit olmuş.
Adamlar bizi prese almışlar.
Bir arkadaş da dedi ki; Ben Ankara’ya gittiğimde ocak başkanı Abdullah Çatlı’ya uğradım. Çatlı bize fırça attı. “Maraş sağın kalesi diyorlar ama hani bir numaranızı görmüyoruz. Solu oradan ne zaman silip süpüreceksiniz.”
Sonradan anladık Maraş için planların devreye sokulduğunu.
Ve biz zannettik ki solcularla sağcılar Alevilerle Sünniler hesaplaşıyor.
Olaylar başlamadan bir gün önce alevi kahvesini taradılar. Aynı gün iki sol görüşlü öğretmeni öldürdüler. Ertesi gün Sünni mahallesine gelip rastgele taradılar ve üç vatandaşı öldürdüler
Sonra da Alevi mahallesine gidip yetişin Sünniler Alevileri kesiyor dediler, Sünni mahallesine de tersini söylediler.
Millet birbirine girdi. Devlet seyretti. Çünkü devler kontrgerillanın kontrolünde idi.
Bizler rakiplerimizle kozlarımızı paylaşırken nelere hizmet ettiğimizi hiç bilemedik. Yıllar sonra tüm olaylar olup bitikten sonra şu cümleyi duyuncaya kadar; “Bizim çocuklar işi bitirdi. ARTIK TÜRKİYE ABD VE NATO’YA SADIK BİR ÜLKEDİR”
Ne sağ ne sol, ne alevi ne Sünni ne de bunların kavgası NATO nun umurunda idi.
Ona lazım olan Türkiye’yi izlediği bağımsız rotadan koparıp yeniden kendi yörüngesine sokmaktı. Dava dediğimiz şeyler büyük planın küçük parçaları imiş.
Komünistler ve ülkücüler ise bu filmin figüranları idi. Biz saf ülkücüler son Türk devleti komünist olmasın diye kelle koltukta savaşırken aslında Türkiye’yi ABD yörüngesine oturtmak için savaşmışız.

ADAM KULLANMAK BÖYLE OLUYOR

1979 yılında silah ambargosu yüzünden zor günler yaşıyoruz. Türkiye silah kaçakçısı Bekir Çelenk ile el altından anlaşıp Rusya’dan silah getirtiyor. O zaman milliyet gazetesinin başyazarı Abdi İpekçi’yi NATO enforme ediyor ve İpekçi sürekli bu kaçakçılık olayını işliyor. Birgün bizim ülkücü arkadaşlardan M.Ş. çatışma ekibinden F. K’ya geliyor ve diyor ki: “Bu Abdi İpekçi ülkücülerin ayağına çok dolaşıyor. Şunu bir temizlesen çok iyi olur. F. K ihaleyi kabul etmiyor. Sonra o ihale Mehmet Ali Ağca da kalıyor.

 

Maraş Pusula Haber - www.maraspusula.com Şevki Karabekiroğlu