Köklü gelenekleri olmayan toplumlar millet olamadığı gibi köklü gelenekleri olmayan devletler de devlet olamazlar. Bu anlamda bölgemizde iki devlet vardır; Türkiye ve İran. Bu iki devletin binlerce yıl eskiye dayanan devlet geleneği vardır. Diğerlerinin ise misalen Irak, Suriye Gibi böyle bir geçmişi ve tarihi yoktur. Bir dönem sömürgeciler tarafından kurgulanmış başlarına da idareci diye bir takım kuklalar atanmış ama gerçekte hep efendileri tarafından yönetilmiş karton devletlerdir. Bölgedeki diğer irili ufaklı siyasi yapıların da durumu farklı değildir.
Bu devletlerin bulunduğu Ortadoğu coğrafyası Osmanlı idaresinde iken huzur ve barış içindeydi. Bölgede petrol bulununca büyük devletlerin ilgisi buraya kaymış, bölgeye hakim olmak adına kendi aralarında I. Dünya savaşını yapmışlar ve bu savaştan İngiltere – Fransa ortaklığı galip çıkarak bölgeye dilediği biçimi vermiştir.
Bugün bölgede görülen siyasal yapılar sömürge esası üzerine bina edilmiş devletçiklerdir. 100 yıl önce bu nizam tesis edilirken bölgenin asıl sahibi olan Osmanlı Devletinin kolu kanadı kırılmış, bölgeyi siyaseten bir bütün halinde tutan hilafet yok olmuş ve bu süre içerisinde bölgede kandan ve gözyaşından başka bir şey görülmemiştir.
Şimdi geldiğimiz noktada durum netleşmiştir. Binlerce yıldır akan nehrin önüne yapılan yapay barajlar bu suyu tutmaya güç yetirememektedir. Bölge insanı sömürgecilerin ve onların atadığı kuklaların gerçek yüzünü görmüştür. Yine bölge halkı tarihi ve kültürel reflekslerle kurtuluşunun yine Türkiye eliyle olacağının farkındadır. Yapılan anket çalışmalarında Ortadoğu halklarının yüzde 80'inin Türkiye'ye güvendiğini ortaya koymuştur.
Bu yüzden Türkiye önüne konulan bu barajları yıkmaya ve 100 yıl evvel kaybettiği alanlara yediden ulaşmak zorundadır.
Zaten her yüzyılın başında dünya yeniden şekillenir. Geçen yüzyılın başında Türkiye çok zor ve perişan vaziyetteyken çizilen sınırlar artık hükmünü yitirmiştir. Sınırları yeniden belirlemenin vakti gelmiştir.
Bölgemizde sınırlar yeniden çizilirken bu alanda varlığı en çok rahatsızlık veren ülke Türkiye'dir. Çünkü Türkiye'nin bölge ile tarihi ve kültürel bağları vardır.
Bu safhada Türkiye'yi devre dışı bırakmak ve haritalar yeniden çizilirken bize söz hakkı vermemek için Türkiye'yi kendi içerisinde yapay sorunlarla uğraştırmak temel bir siyaset haline getirilmiştir.
Bu işlerde hayli uzmanlaşmış olan Batı Devletleri ülkemizde bazı fay hatları tespit etmiş, zaman zaman bu hatları harekete geçirerek bizi iç sorunlarda boğuşan bir ülke haline getirmek istemişlerdir.
Bu fay hatları Türk-Kürt, Alevi-Sünni, Laik –Dindar şeklinde belirlenmiş, bu yaralar sürekli kaşınmak suretiyle kanatılmış ve Türkiye'nin büyük enerjisi buralarda yok yere heba edilmiştir.
Son 20 yılda Türkiye bu oyunları boşa çıkaracak çok önemli adımlar atmıştır. Bu sorunları tam olarak çözüme kavuşturduğu zaman kendi iç dengelerini oturtmuş bir ülke haline gelecek ve büyük devletlerle bölgede büyük oyunların içine girebilecektir.
Maraş Pusula Haber - www.maraspusula.com / Şevki Karabekiroğlu