Üç asırdır ne yaptık ne yapıyoruz muamması içerisinde bocalayıp durmaya devam ediyoruz. Dolaysıyla devamlı benliğimizden uzaklaşıyoruz ve uzaklaşmada da ısrar ediyor gibiyiz. Yönümüzü, yöntemimizi ve bütün yaşantılarımızı, bizi yücelten tüm değerlerimizi batıya çevireli ne yazık ki aşındı ve aşınmayada devam etmektedir. Değerlerimiz aşındıkça; kardeşliğimiz, kimliğimiz, coğrafyamız, vahdetimiz, saygı ve sevgimiz aşındı, parçalandı. Bunlardan elimizde kalanlarla da ne yaptığımızı bilmez bir halde nefes nefesiyiz

Tarihimizin en hassas, kritik dönemlerinin birisinde çırpınıyoruz. Dışarıdan uzantıları olan içimizden kuşatılmış durumdayız. Kimlik değiştirme çabalarımız bizi nerelere getirdi. Ne yazık ki halen düşmanlardan yardım bekliyoruz. Dolaysıyla ortada ne kimliğimiz kaldı nede itibarımız. Bu nedenler bize çok pahalıya oldu ve olmaya da devam etmektedir. Bu gerçeği görerek; kendimize, köklerimize, Sırat-ı Müstakime, miladi takvim yerine hicri takvim, Cumartesi Pazar yerine Cuma, ocak yerine neden muharrem olmasın. Avrupa değerleri İslam’ın değerlerinden dahamı üstün?

Batılılaşma, yabancılaşma bizi nerelere getirdiği hepimizce malum. Hep beraber bunun sıkıntısın ı çekiyoruz. Millet olarak bunu hak etmedik. AB’den, ABD’den, Nato’dan;Uluslar arası Şirketten, kuruluşlardan şikâyete devam etmekle çözüm ve fayda getirmez.  Ankebut suresinin 41 ayetini anlayarak terk ettiğimiz Islama dönelim ki Adalet, İzzet, Kardeşlik, sevgi, saygı tüm değerlerimize kavuşmuş olalım. “Allahtan başka dostlara tutulanların misali, kendine yuva yapan örümceğin misali gibidir. Halbuki evlerin en çürüğü elbette örümcek evidir. Keşke bilselerdi”

Sorun kimlik ve istikamet sorunudur. Evet, Müslüman kimliğimiz isim ve resim olarak var. Ruh, Öz, Düşünce ve Eylem olarak nerede? Yolumuz üç asırdır batı değilmi? Doğru diyorsak yaşadığımız bu sorunları nasıl izah ederiz. Ne yazık ki yanlış yoldayız. Bu yolun nereye çıktığını bilmek zorundayız. Allahın yardımı gelince bütün zorluklar aşılır. “zillet gider izzet gelir”  Bu nedenle bu istikamete doğru hemen yönelmeliyiz.

Müslümanların yaşadığı coğrafyada gerek iç çatışma ve gerekse dışarıdan müdahelerle dahada vahim bir hal almakta. Nerede bir patlama; suikast, kötülükler ve bireysel cinayetler oluyorsa bunlardan Müslümanlar sorumlu tutuluyor. Irak işgalinden beri süre gelen vahim bir iddia var. Büyük egemen güçlerle birlikte olmak, onlarla iş yapmak. Turgut Özal’ın Irak İşgalindeki bir ifadesi siyasal geleneğin yeni bir yaklaşımı haline geldi. “Bir koyup üç almak “ gibi. Irak işgalinin faturası bize çok ağır oldu. Onun etkileri bu günde devam etmesine rağmen, halen bir ders almış değiliz. Hatalarımız artarak devam ediyor.

Emperyalizm, Müslümanları cephe- çevre kuşatmış durumda. Kimi Müslümanlar kendilerini kurtarma adına, yâda masada olup bir pay alma adına bu işgale, soykırıma, kültür ve düşüncenin yıkımına dahil oluyorlar. Geçmişte Saddam Sünni idi. Şimdi ise Beşar Esat Şii. O zamanki düşmanlar korkunçtu, şimdiki düşmanlar ise daha korkunç. Üstelik şimdikilerinin bir kuyruğu var Şii. Ayriyeten onların tetikçileri, piyonları, örgütleri var. Ne yazık ki, bu baskı, soykırım kültür yıkıcılığı medeniyet algısının ortadan kaldırışına nedendir. Maalesef Müslümanlar buna alet oluyorlar.

Suriye masası battı bizde birlikte gömüldük. Emperyalistler DEAŞ’ı bahane ederek coğrafyamızda kavileştirdikleri işgale, kırıma, yıkıma, masada olma adına yaptığımız çaba neticesinde bizide lütfen kabul ettiler. Nedense her dönemde oyunun içinde olmak veya bulunmak. Hâlbuki oyunu oynayan kim, yöneten kim, sonuçlarını devşiren kim, çokta önemli görünmüyor. Çünnki geçmişte edindiğimiz deneyimler bunu yeterince izah ediyor. NATO’nun baskısıyla Libya’nın işgalinde İzmir üssünün açılışı, limanlarımızın tahsisinin sonuçları ortada. Bizler Libya Masasına dâhil olduk. Ne yazık ki ortada ne Libya var nede masa. Bu masanın sahipleri Fransa v e İtalya. Biz ise oraya giremez olduk.

Ne yazık ki, Musul üzerinden çıkar planlarını Paris’te 20 ülkenin katılımıyla masaya yatırıyorlar. İslam topraklarını ayaklar altına alan haçlı ittifakı Musul’u DAEŞ’ ten kurtarma adına Musul Petrollerini ele geçirme çalışmaları ortada görünmektedir. İşgal koalisyonu yerli işbirlikçilerinin yardımıyla yaptıkları operasyonlar kasıtlı olarak uzatılmaktadır. Kamuoyuna da “Şehri zor şartlardan kurtardık” diyerek yaptıkları rezaleti meşru hale getirme imajını vermektedirler.

Allah nurunu tamamlayacaktır. Bizi, kendisine iyi bir kul, Habibine iyi bir ümmet eyle Yüce Rabbim.

 

Maraş Pusula Haber www.maraspusula.com / Ahmet Emiroğlu