Yazmak için dertleri olmalı insanın. Uçurtma uçurulmayan sokaklar görmeli, selamı yitirmiş insanlar tanımalı yazmak için. Dil bilmese de gönül bilmeli, ilahi emirler olmalı kulağında ve her daim haddini bilmeli yazabilmek için.
Okumalı çok okumalı, bazen kitabın adına bazen de yazarına bakmadan okumalı. Kendi doğrularına aykırı olan yazıları da okumalı. Tabuları yıkmalı, Necip Fazıl’ı da Nazım Hikmet’i de okumalı ve damarlarına kadar hissetmeli. Ne diye bunları anlatıyorum ki, herkes zaten kendince bir şeyler yazıyor. Yazmaya devam edilmeli elbet. Romanlar yazılmalı, şiirler okunmalı, denemeler denenmeli, öyküler kaleme alınmalı. Dergiler, bir okul gibi çalışmalı ve her türlü zahmete merhamet gözüyle bakıp bir nakış edasıyla işlenmeli kültürün numuneleri.
Sonra…
Sonra eski bir caddenin köşesinde, metruk bir binanın orta ölçekli bir odasında, loş ışığın altında, tavşankanı çay ile lime lime edilmeli sözler ve yazılan her bir satırın hakkı verilmeli geç vakitlere kadar. Bu bir temenni değil elbette…
Gönül ister ki, nezih bir ortam olsun yazan, dertli insanların toplandığı yer. Yine tavşankanı çaylar içilsin ince belli bardaklarda. Taburelerde oturalım, küçük masalarımızın üzerinde kültür ve edebiyat kokan dergiler olsun. Sırtımızı dayadığımız duvarlarda kitaplar, modern çağın yetim çocukları yer alsın. Arada bir uzanalım onlara ve bir yetimin başını okşarcasına, sayfaları arasında dolaşsın parmaklarımız. Okuyalım, gece ve gündüz okuyalım. Okudukça devşirelim, devşirdikçe birbirimizle paylaşalım ve zamanı geldiğinde yüreğimizden aksın güzel günler inşa edecek sözler. Gelecek asrın tohumlarını serpelim, çorak topraklara ve kanayan yaralara merhem olsun yazdıklarımız.
Şehr-i Maraş’ın içinde bir caddede olsun bahsettiğimiz bu güzel yer. Şiir dinlemek isteyenler de türkü icra etmek isteyenler de uğrasın buraya. Haftanın her günü açık olsun kapıları, geç vakitlere kadar. Bir masada ney üflensin, bir başka bir masada şiirler okunsun. Haftada bir gün toplansın, eli kalem tutanlar. Yazdıklarını okusunlar, fikirler uçuşsun havada, şiirler aksın dillerden gönüllere. Yeni bir eser çıkmışsa eğer, bir bebek edasıyla davranılsın, pişiğine de bakılsın gülüşüne de. Şehri, memleketi, ümmeti ve nihayette insanlığı kurtaracak bir evlat gözüyle bakılsın. Nakıs bir doğum olmasın diye önceden vurulsun vurulacaksa neşter. Ne yazan küssün ne de okuyan kasıtla küstürsün yazanı. Herkes, Yunus misali önce had bilsin, Mevlana gibi okyanus gönüllü olsun, Hacı Bektaş gibi yanlışa Zülfikar darbesi gibi söz kessin. Her riyanın, gelecekte bir nehri kurutacağını unutmasın, gök kubbe altında oturanlar.
İsmimizin önüne “yazar” ya da “şair” yazmak ile ne yazar oluruz ne de şair. Kendi zindanlarımızda, başkalarını görmeden, yazdığımızı iddia ederek toplumu aydınlatamayız. Aksine kendimizi kandırırız. Okumadan, tartışmadan, farklı bakış açılarını görmeden ancak ve ancak kendi çöplüğümüzde oynarız. Buradan son kez sesleniyorum… Kahramanmaraş Kitap Fuarı’nda yer alan 76 Kahramanmaraşlı yazar ve şair arkadaşa sesleniyorum. Ve dahi adını bilmediğim kalem ve kelam sevdalılarına sesleniyorum. Büyüklerimden rica ediyorum. Gelin bir araya gelelim. Husumeti, küskünlükleri, kibri ve inadı bir kenara bırakalım. Bir yerimiz olsun, birbirilerimizi sevmesek de yazdıklarımıza duyacağımız saygı, bağımız olsun. Şiir başkentinde, nasıl olurda şairler sokağı olmaz? Yazarların bir araya geldiği bir mesken nasıl olmaz? Şairler yurdunda, şiirin başkentinde edebiyatı ve sanatı yaşatacak bir sistem nasıl kurulmaz? Bunu devlet yapmaz ve yapmamalıdır. Bunu belediyeden de beklemek doğru değildir. Yazarı, şairi, müzisyeni ve ressamı bir araya getirmek devletin yahut belediyenin görevi değildir. Öncelikle bizlerin bir araya gelmesi gerekir. Sonra ihtiyaç halinde yerel yönetimlerden destek alınabilir.
Ulusal ve uluslararası arenada kendinden söz ettiren yazarlar ve şairler yetişsin istiyorsak, çağları değiştirecek eserler üretilsin kaygısındaysak önce birbirimizi tanımalıyız. Birlikte söyleyip birlikte yazmalıyız. Bu şehrin, şairler kenti olduğunu, şiirin başkenti olduğunu birlikte yapacağımız projeler, birlikte yazacağımız eserler geleceğe taşır. Aksi halde bir süre sonra unutulur. Modern çağın doymak bilmeyen tüketim hastalığı, gün gelir şairlerimizi de şiirimizi de tüketir.
Selam ve dua ile…
Yazarın www.maraspusula.com daki diğer yazıları.